Çarşamba, Aralık 27, 2006

STAR GAZETESİNDEN SN. BURAK YARKENT in CEVABINA CEVABIM
Sn. Burak YARKENT;

Nazik ama eksik cevabınız için teşekkür ederim çünkü kör ve dipsiz kuyu rolü oynayanlar maalesef bu ülkede çok fazla. Ancak bu durum bile size yazdığım yazıdaki düşüncelerimi değiştirmediği gibi aksine pekiştirmiştir ancak bir şartla bu görüşümden vazgeçebilirim diye de kendi kendime düşünmekteyim , çıkarda derseniz eğer “ ben yazdığım yazıları okumadan gazeteye gönderirim onlar da yayınlar ve maalesef o günde çok sinirli idim bunları kaleme aldım ve gönderdim” durum değişir.

Bakın cevabınızda ne kadar çok yanlı davrandığınızı hatta bu konuda maalesef sinirlerinize bile hakim olamadığınızı ve hatta bazı basında çıkan gazeteniz tarafından TFF ye savaş açıldığı iddialarını doğrulayacak kadar da ileriye gittiğinizi üzülerek belirtmeliyim.

Bu yaklaşımınız bir dolu nedenle derhal reddedilmesi gereken bir durum oluşturmaktadır.

Diyorsunuz ki “ Acikcasi sadece zedelenen kirlenen Türk futbolunun eski şerefli kimliğini kazanmasi icin çalişıyorum. Ustelik bunu yapanlardan sadece bir tanesiyim ben” Ama galiba yazınızdada bahsettiğiniz üzere sizin Türkiye de yaşamadığınız çok belli aksi taktirde Türk Futbolunun bu noktaya gelmesinde esas katkının Fenerbahçe Yönetimi ve Medyası’na ait olduğunu görecektiniz. Bu ülkede silahla futbolcu transferini, Yüce Türk Adaleti tarafından yargılanıp cezası kesilen insanlar için de yürüyüş/ miting düzenlemelerini, sürekli mızıkçılık yapmayı ( yok gelirlerden en çoğunu biz almalıyız yok bize ceza verilmemeli vb.), ve maalesef şu anda zımmen de olsa desteklediğiniz Sn. Hamdi Akın’la birliktede teşvik primi verilmesini (en azından ilk samimi itiraf ve curm u meşhut), bir başka klüpte başkanlık yapmış bir kişye karşı siyasi tavır alarak miting düzenlenmesini, sadece Fenerbahçe’ye ait yıldız futbolcuları koruma yasası çıkarılmasını, antrenörünün cebinde taş getirip sanki kendisine atılmış da belinden sakatlanmış gibi yapılmasını, bir futbolcusunun hiç bir şeyi olmamasına karşın başına dikiş atılmış gibi yapılmasını, sizin futbolcunuzu tamamen oyun gereği sakatlayan yabancı futbolcunun bu ülkeden apar topar kovalanmasını, en azından Rizespor maçını hatırlayarak hakeme 2. sarı kartı gösterdin diyen ve bu noktada sadece maçın tekrarlanmasının önlenmesini isteyeni “fair play” adayı olarak gösterilmesini, bazı maçlarında ketenpereye getirilerek tekrar oynatılmasının temin edilmesinide, genel kurullarında siyasi müfrezelerin de kullanılmasını, futbolun mafiyozi ilişkilerininde uzantısı olması noktasına getirilmesinide, allahtan ki yaşı azıcık müsait, vicdanı azıcık canlı, hafızası azıcık uzun kayıt yapabilen, gözü azıcık gören, kulağı azıcık işiten herkes malum mahfellerden yapıldığını da bilmektedir. Diğer taraftan aslında bu konuda yanlız olmadığınızı da yazarak sanki çoğunluğun bu doğrultuda yazması halinde onun doğru olacağı gibi bir şey varmış gibi bir yargıda olmanızı da en hafifinden yadırgadığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Bu konuda anlı şanlı futbol medyasındaki dedikoduları, silahlı saldırıları ve tehditleri hatırlayacak kadar aklı selime sahibiz de aynı zamanda en azından hala bir kısmımız. Diğer taraftan siz eğer diğer klüplerdeki yöneticilerin de, Sn. Aziz Yıldırım, Sn. Nihat Özdemir ve onların silahlı kıtalarından korktukları için ses çıkarmıyorlar diye düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz herşeye rağmen çıta yukarılarda dursun spor ahlakı irtifa yitirmesin kaygısındandır bu sessizlik. Ama yinede hatırlatmakta fayda vardır, taşların bağlanmışlığı köpeklerin salınmışlığı çok da fazla sürmez bu ortamın bu ivme ile terörize edilmesi halinde. İşte bu konuda hepimizin çok dikkatli olması gerekmektedir.
Ve evet
Sn. Yarkent
Bütün bunlardan sonra ki özel bir talebiniz olursa da binlerce örnek olarak çoğaltabileceğim bu saydıklarımı göz ardı ederek “KRAL ÇIPLAK” denmez. Bu yaklaşımı kendinize şiar edinebilmeniz için , hiç bir baskıdan korkmadan, yılmadan ama en önemlisi de her hangi birinin askerliğini yapmadan ve eğer yazarsanız da ilaveten herkese ve herkesime aynı uzaklıkta kalarak yazmadan, birilerinin siyaset yapmasına destek yada köstek olmadan, futbolun pastasından ağızlarından salya akıtarak izleyip bize buradan ne düşer demeden ve diyenleride afişe edmeden icrai sanat eylemelisiniz.

Yine tarafıma yazdığınız cevabi yazıda diyorsunuz ki “Hakkinda TFF'unu dolandirdığı iddiasiyla dava açılan bir şahıs tekrar o mertebeye seçilebiliyor ve sonra da haber kanallarina çıkıp, rahatlıkla "ben bu ise secim yoluyla geldim, gorevimin başındayım" diyebiliyor. Bu hadise dünyanin hangi ulkesinde olabilir ki başka” Şimdi burada birkaç önemli ve fahiş hata yapmışsınız hukuki ve ahlaki açıdan;
1. Bu davalar sürdüğü ölçüde bu davaları hala sürüncemede tutanda siyasi iktidardır yoksa bu davalar TFF içinde görülen davalar değildir. Acaba sizce bu büyük bir çelişki değilmidir? Ayrıca bu davalar sonuçlanmadığı halde Sn. Başkan’a suçlu muamelesi yapmak kimin haddinedir allahaşkına? Kaldi ki bu konuda bir bardak suda fırtına koparan Sn. Mehmet Ali Şahin ve Sn. Aziz Yıldırım ve Yönetimindeki önemli müteahhitlerin de gerek direk kendilerinin gerekse de yandaşlarının ciddi şekilde suçlamaları ve tahakkuk etmiş cezaları bulunmaktadır. Ancak başta Sn. Bakan bu konuda tarafsız olması gerekirken tam tersine taraf oluyor ve hatta bu konuda ciddi şekilde de saldirıyor. Şimdi bir grup vatandaş ve basın mensubu da Sn. Bakan için diyor ki ne kadar pişkin bir siyasetçi ve sonuç olarak böyle arabesk yaklaşımlarla futbol kamuoyunda polarizasyon devam eder gider.
2. Şimdi Sn. Ulusoy oraya seçimle gelmedimi de seçimle geldim diyince kızıyorsunuz anlaşılmaz bir durum vallahi. Seçilmişlik ayrı bir şey siz hiç hayatınızın herhangi bir dönemimde bir yerlere aday oldunuzmu acaba? Olduysanız seçildiniz mi acaba? Sn. Başkan benimde TFF için en uygun adam olmamakla birlikte seçimle geldi hatta ki yine bugün mart kedisi rolüne bürünen klüp başkanlarının gönderdiği temsilcilere dayanarak seçildi. O gün seçilmesi için büyük gayret srfeden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Melih Gökçek ne oldu da bir yıl dolmadan desteğini çekti, kaldı ki kendisinin futbolla ilgisi siyaseten ve Onursal Başkan olmanın dışında, ne oldu da çark etti. Zahmet etmeyin ben size söyleyeyim bütün demokratik kurumlara ( sadece kurumları kastediyorum) siyaseten talip olmaları gereği kendilerine çok yüksek makamdan sufle edildide ondan.
3. Diğer taraftan ben size soruyorum Sn Yarkent; dünyanın neresinde seçilmiş futbol federasyonu yönetim kuruluna bu kadar siyasi baskı olur da basın buna destek verir. Acaba her fırsatta öykündüğümüz herhangi bir AB ülkesinde, mesela Almanya da böyle bir şey olsa nasıl tepkiler oluşur acaba? Ben size söyleyeyim orada böyle bir şey olmaz , ne siyasetçi böyle bir şeyde hezeyan düzeyinde saldırıda bulunur ne de basında bu kadar geniş destek bulur.

Ama asıl önemliside Sn. Yarkent illaki ahlak diyorsak da illaki demokrasi diyorsak ta kurumlara açılan savaşlarla kişilere açılan savaşları birbirine karıştırmamak da ilke edinilmek durumundadır.
Ve buradaki ilke de beğensek de beğenmesek de Sn. Hıncal ULUÇ’un 26.12.2006 tarihli fotomaç gazetesindeki yazısı olmalı ve orada konu şu şekilde özetlenmektedir. “Türkiye'nin bütün federasyonları ve spor kulüpleri iktidarın tehdidi altında. AKP hepsini ele geçirmeye uğraşıyor Bütün demokratlar, bütün özerklik yanlıları Haluk Ulusoy'un yanında yer almalı. Evvela kurumu kurtarmamız gerekiyor Şahin'in baskılarıyla bir başkan seçilirse; FIFA, Türkiye ile ilişkilerini askıya alır ve iktidar tükürdüğünü yalamak zorunda kalır” Bu özetin tamamına biçim ve içerik olarak canı yürekten katılıyorum. FİFA nın Yunanistan’a yaptığınıda sakın aklınızdan çıkarmayın.

Ayrıca cevabınızın son bölümünde ise Samsunspor –Fenerbahçe maçı şike ise neden TFF zamanaşımı kararı aldı diye soruyorsunuz, peki bu soruyu birde Fenerbahçe Yönetim Kurulu üyesi ve asbaşkan Sn. Şekip Mosturoğlu’na da sorsanız direk olarak, peki cevap alamayacaksınız diye korkuyorsanız TFF Yönetim kurulundaki Fenerbahçe Temsilcileri ile bir konuşmayı deneseniz daha iyi edersiniz alacağınız cevaplara göre de gazetedeki yazınızı yazsanız daha doğru bir yaklaşım olurdu. Sn. Yarkent TFF yönetim kurulu üyesi olup ta Fenerbahçe’yi “Yıldırımspor” olarak niteleyen Fenerbahçe Temsilcisi olması sizin bu sorularınızın tüm anlamlarının kaybolmasına yol açıyor maalesef.

Çok fazla uzattığımı biliyor ve bu nedenle vereceğim rahatsızlıktan ötürü özür diliyorum ama diğer taraftan da tabii ki ABD de olmanızdan ötürü buradaki ayak oyunlarını ve bunları yapanları teşhis etmenize mani durum olması nedeni ile de; verdiğim bilgilerle gönül huzruna kavuşacağınızdan ötürü de sevinç duymaktayım.

Bu konuda zaman zaman bilgime başvurmanız gerektiğinde her zaman yardıma hazır olduğumuda bildirir, ayrıca vaktiniz olursa da http://www.spordaalternatif.blogspot.com/ ziyaret etmenizi hassaten öneririm.

Son söz “bilgililer ilgisiz ilgililer bilgisiz” durumundan bir an önce kurtulmanın gereğine inanarak,

Saygılar sunuyorum.

Hiç yorum yok: