Cumartesi, Nisan 28, 2007

BİR SUÇ DUYURUSU
Bir dostumun artık dayanılmaz noktaya gelen Fenerbehçe yöneticilerinin hakaret ve küfürleri üzerine TFF nezdinde suç duyurusu başvurusu aşağıdadır. Harfiyen katıldığım bu suç duyurusunu aynen aşağıda sunuyorum.
Sayın Ulusoy,
Sizler de dahil her önüne gelene, kırmızı görmüş boğalar gibi salyalı sümüklü ağızlarla saldıran, sizleri bile tehdit etmekten çekinmeyecek kadar pervasızlaşabilen, insanlara ve makamlara hakaret etmeyi maalesef itiyat haline getiren Aziz Yıldırım, Nihat Özdemir, Mahmut Uslu, Murat Özaydınlı, Ali Koç, Şekip Mostoroğlu ve diğerlerinin seviyesiz ve gerçek dışı ithamları karşısında bıktım ve usandım.
Sabrım artık taşma noktasına gelmiş bulunuyor..
Bir vergi mükellefi yurttaş olarak, Federasyonunuz nezdinde bunların hepsinden şikayetçiyim.
İlaveten, son FB-BJK maçından sonra deli danalar gibi rakiplerine saldırdığını, yumruk attığını ve küfürler ettiğini tv görüntülerinden utanç ve tiksintiyle izlediğim Marco Aurelio ve Tuncay Sanlı adındaki futbolcu kılıklı kimselerden de şikayetçiyim.
Bütün bu adı geçenlerin spor yapılan tüm alanlardan derhal uzaklaştırılmalarının gerektiğini düşünüyorum.
Taleplerim ;
1. Federasyonunuzun yukarıda adı geçen zevat hakkında acilen soruşturma açması ve suçlarının sabitliği konusu izahtan vareste olduğundan işledikleri suçların mükerrerliği de dikkate alınarak bunların uygun şekilde cezalandırılmaları,
2. Hakaret ve müessir fiil içeren demeç ve eylemleri nedeniyle bu zevat hakkında gerekiyorsa ilgili savcılıklar nezdinde acilen ve derhal suç duyurusunda bulunulması ve suç işlemeye teamülleri nedeniyle mevcutlu
olarak adli makamlar önünde hesap vermeye icbar edilmeleri,
3. Daha önce basında çıkan şike ve teşvik primi iddiaları ve yayımlanan banka dekontları nedeniyle adı geçen zevatın yönetmekte oldukları klubün gelir kaynaklarının behemahal dikkatlice incelenmesi ve karıştıkları iddia edilen karanlık ve yasa dışı eylemlerin varsa açığa çıkarılması,
4. Sporcu kimliği ile asla bağdaşmayan hareketlere sürekli tevessül temayülleri nedeniyle Marco Aurelio ve Tuncay Sanlı adındaki futbolcu kılıklı kimesnenin cezalarını çekene ve rakiplerinden özür dileyene kadar
ulusal takım kadrosuna alınmamaları için gereğinin yapılması...
Bu başvurumun bir suç duyurusu olarak kabulünü ve ilgili organ ve makamlara ulaştırılması için tavassutunuzu istirham etmekteyim.
Karanlık çevrelerce zorlaştırılmaya çalışıldığına her gün tanık olduğumuz zorlu görevinizde başarı dileklerim ve
derin saygılarımla,
Tahsin Uslu



PİŞKİN ALİ KOÇ

"Doğal olarak yüzümüz asık. İki maçta da onları (Beşiktaş) ezdik. Bugüne kadar sakin olmak bazı şeyler karşısında susmak için çabaladım. Ama şerefsizler ve hırsızlar bizim hakkımızı yediler" diyor Türkiye'nin en büyük holdinglerinden birinin sahibi olan bu genç adam, tabii ki federasyonun kendilerine sürekli olarak gösterdiği hoşgörüye sığınarak her hafta artan bir şekilde tepki gösteriyor sanki; Fenerbahçe; son Beşiktaş maçında 3 gol atmışta hakem vermemiş gibi, oysa ki maçı tarafsız gözle seyredenler gördü ki hakem maça ve sonuca gerçekten etki yaptı ama bu etki daha çok Fenerbahçe lehine değerlendiribilecek durumdadır. Fenerbahçelilerin bütün iddialarını doğru kabul etmemiz halinde bile; Fenerbahçe lehine gerek federasyon ve gerekse de hakemler ve basın tarafından gösterilen hoşgörü ve destek ile Fenerbahçe adına hakemler üzerine yaratılan baskı neticesinde bahse konu maçta, Edu, Marco,Tümer, Lugano ve Uğur Boral'a gösterilmesi gerekirken gösterilmeyen kırmızı kartların yanında % 100 (buz gibi) gol olan Baki Mercimek'in golü iptal, Delgado'ya yapılan penaltı verilmeyecek sonrada kalkılıp mart kedisi ortalarda miyavlanacak. Gerçi bu gelinen noktanın pek şaşılacak yanı olmasa gerektir; yıllardan ve de özellikle de sezon başından beri ceza alması gerekirken ceza almayacak (verilemeyecek), saha kapatılması gerekirken sahası kapatıl(a)mayacak, şikede şuç üstü yakalanacak zaman aşımı nedeni ile soruşturma yapıl(a)mayacak gibi sayabileceğimiz her türlü badireyi ve belayı Federasyon marifeti ile savacak sonrada kalkacak küfredeceksiniz. Haklisiniz Sn. Ali Koç haklısınız; sizin etrafınızda nemalandırdığınız (holdiginizde ve kulubünüzde) o kadar yalaka varki gerçekleri göremeyecek kadar kör olmanıza yol açmaktadır bu durum. Size şu kadarını Beşiktaş maçı özelinde hatırlatalım da çok umutlu olmasakta belki yüzünüz kızarır;
1. Maç 0 – 0 gidiyor gerçi biraz daha etkili görünüyorsunuz ama; sonuç yok iken birden bir yan top ve GOL Baki Mercimek'in istemeyerek de olsa; Kaleciniz Serdar'ın elinden seken top sırtına değerek gol oluyor ve Beşiktaş'lı hakem(!!!) Beşiktaş'ın golünü iptal ediyor. Tabii ki pişkinliğiniz gereği bunun faul olduğunuda iddia edersiniz siz, ama kaleciniz Serdar'ın topu elinden kaçırmasından sonra sanki " ben bu topu nasıl elimden kaçırırım" gibisinden dövündüğünü görmezden gelirsiniz.
2. Baki'ye 3 kırmızı kart isteyen Sn. Ali Koç; acaba maçın ilk yarısında neden olduğu tarafınızca çok iyi bilinen ve özellikle de Baki Mercimek üzerine oynayan ve onu sinirlendirmeye uğraşan 3 futbolcunuzun 2 sinin (lugano ve Edu) direk kırmızı kartan atılması gerektiğini görmemeniz de en hafifinden pişkinliğinizden olsa gerektir.
3. Delgado'ya yapılan hareket penaltı iken Beşiktaşlı hakem(!!!) devreye giriyor ve penaltı vermesi gerekirken Delgado'ya sarı kart gösteriyor bunuda görmemeniz çok doğal tabii ki Sn. Ali Koç.
4. İkinci yarıda futbolcularınız kale içinden topu kaleye iteleyemeyecekler, her pozisyonda topu Runie'nin ayağına ve kucağına atacaklar; tabii ki Sn. Ali Koç sizin bunları da görme olanağınız yok , pişkinliğe devam. Hakem mi sizin golünüzü atsın ama siz busunuz işte.
5. Teknik Direktörünüz oyun karşı tarafa yıkılmış iken bile gerekli cesareti gösterip oyun planını son duruma göre değiştir(e)meyecek hala 5 kişi ile savunma yapmaya devam edicek ama hakem hala Beşiktaşlı Sn. Ali Koç değil mi? Bu kadar pişkinlik te pes doğrusu.
6. Futbolcunuz Gökhan Zan'ın boğazını sıkacak hemde hakemin gözü önünde hakem bunu görecek ama kart göstermeyecek tabii Sn. Pişkin Ali Koç hakem ve federasyon size karşı yaaaaa. El insaf
7. Beşiktaşlı Nobre (eski sahtekar futbolcunuz hırsızlık stajını ve doktorasına sizde yaptı malumunuz) 4 adet defans oyuncunuz arasından kafayı vuracak gol yapacak ama hakem Beşiktaşlı olmaya devam edecek ve siz Sn. Ali Koç tabii ki bunlarıda görmeyeceksiniz, size ne demeli bilmiyorum ki, "ne düşünüyorsanız hakkımızda, 2 katı sizin olsun" herhalde en iyi dilek olacaktır.
8. Sahtekar ve hırsız arıyorsanız da takımızın içine bakarsanız bol miktarda göreceğinizi tavsiye etmekten başka bir şey de kalmadı herhalde Sn. Ali Koç, Tuncay,Edu,Lugano,Uğur,Marco ve Ümit i saymak yeterlidir herhalde.
Yazacak bir bu kadar daha olay var ama uzatmanın anlam ve alemi yok, siz en hafif deyimi ile pişkinliğe devam edeceksiniz. Sn. Ali Koç, çok merak ediyoruz acaba şirketinizide mi böyle yönetiyorsunuz, eğer buna benzer paranoyalarınız ile şirket yönetiyorsanız ki korkarım öyle Türkiye'nin halinin böyle olması da çok fazla düşünülecek bir konu olmaktan çıkmaktadır. Asıl hırsızlık ve sahtekarlık konusunda Holdiginizin tarihini okumanız (gerçi yaptığınız tanımlamalardan anlaşılıyorki okumuşsunuz okumadı isenizde hassaten tavsiye ederim) size yetecektir. Siz tabii ki beni de yoldan çıkardılar diyebilirsiniz ama unutmayınki Fenerbahçe Yönetimini elinde bulunduran bu klik ile yola çıkma kararınız en azından onlara benzemekten geçmektedir, bilmem anlatabildim mi Sn. A. Koç. Ayrıca bu Fenerbahçe de ne var allahaşkına anlamak zor (kolay) nice efendi futbolcular ve teknik direktörler geliyor ama 6 yada bilemediniz 7 hafta sonra kuduzlu gibi oluyorlar, klübünüzün içine ve yakın çevresine dikkat Sn. Ali Koç.
Şimdi bir işadamı (!!!) kimliğinizle söyleyebilirmisiniz ki (bize değil kendi kendinize söylemeniz/itiraf etmeniz daha tedavi edici olacaktır) hakemler ve federasyon size karşı ve sizi yok etmek istiyorlar, ama siz her maç süper kadronuz ile (!!!) 10 gol atıyorsunuz hakemler bunları iptal ediyor, şikede yakalanıyorsunuz zaman aşımı uygulaması devreye giriyor bırakın küme düşmeyi ve buna rağmen hala 4 puan farkla lidersiniz, BU NASIL İŞ Sn. Ali Koç. Bütün bunlar yeterli değil ise ne istiyorsunuz allahaşkına açıkça söyleyin. Siz ve Yönetimdeki klik cebinizde 3 kuruş para buldunuz diye kendinizi ne zannediyorsunuz da herkes şerefsiz siz şereflisiniz herkes hırsız ve sahtekar ama siz değilsiniz, siz 3 kuruşunuz ile bize hakaret ve küfür etmeye ruhsat mı aldınız. Bütün bunları size 1 fazlası ile iade ediyoruz.
Ve Sn. Ali Koç ya yarından itibaren Tüm Beşiktaşlılar, Tüm Galatasaraylılar ve Tüm Trabzonsporlular Koç Holding iştiraki üretimleri ve servisleri, yaptığınız hakeretten ve ettiğiniz küfürlerden ötürü OPET ten BEKOya, ARÇELİK ten MİGROS a kadar 6 ay boyunca boykota gider ise, yada birkaç hafta sonra gideceğiniz hem İnönü hemde Ali Sami Yen stadında tüm stad hep bir ağızdan "sahtekar Ali hırsız ali" ve de aile büyüklerinizin kulaklarını çınlatacak hakaretlerde ve ifadelerde bulunurlarsa da federasyonun herhangi bir yaptırımda bulunamayacağını üzülerek belirtmeliyim çünkü bu konuda davranışlarınızın içtihat oluşturduğunu, pişkinlikte ettiğiniz küfürlerin de emsal oluşturduğunu rahatlıkla herhes söylemektedir.
Sizin gibi bağıranların haklı olduğu gibi bir duyguya toyluğunuz ve gençliğinizden ötürü kapılıyor olabilirsiniz hatta size haddinizi bildirmiyorlar diye sizden korktuklarını da düşünüyor olabilirsiniz ve hatta hatta size kimse söylediklerinizi 1 fazlası ile iade etmiyor diye kendinizi çok büyük zannediyor da olabilirsiniz ama futbol seyircisine rağmen futbolun sessiz aktörleri kamuoyuna rağmen ne sizin zenginliğinizin nede güç sahibi olmanızın bir anlamı olmadığını bir önceki parağraftaki yaptırımlarla karşı karşıya kalırsanız ki; bize yani kamuoyuna bir özür borçlusunuz ve bu özürü 1 hafta içinde dilemez iseniz, anlarsınız.
Neyzen Tevfik'ten "sen ite kuduz de geç bir öldüren bulunur" dizelerinde belirtiği ve bu kabilden kaleme alınan bu yazı umalım ki gelecekteki yöneticilik hayatınıza ışık
tutsun.

Perşembe, Nisan 26, 2007

BEŞİKTAŞ KALECİSİ RUNİE'nin SELAMI VAR
Sn. Ercan SAATÇİ;

Tarafınızca ve bu konudaki baş destekçiniz Sn. Erman Toroğlu ile birlikte; Beşiktaş kalecisi Runie’nin Sakaryaspor-Beşiktaş maçında tribünlere karşı yaptığı centilmenlik dışı hareketin gereğinden fazla büyütülerek, Runie’ye özellikle de kale arkasından maç boyunca sürekli küfredilmesine hiç değinmemiş olmanız, ayrıca hakeminde tansiyonu düşürme adına hiçbir şey yapmamasını eleştirmemiş olmanız ne kadar taraflı, önyargılı ve hatta düşmanlık noktasına gelmiş duygularınızın bir tezahürü olsa gerektir.

16.04.2007 tarihinde zat ı alilerinize hitaben yazdığım yazıda hafifcede alaya alarak sorduğum “Acaba bu hareketin direk olarak size yapılmadığından Sn. Erman Toroğlu’nun bulunduğu ortamda ve onunda görebileceği şekilde yapıldığından mı şikayetçisiniz?” şeklindeki sorunun yorumunu yapan; bizzat Runie ile bir idman öncesi konuşmuş olan Beşiktaşlı bir arkadaşım Runie’nin kendisinden şunları bana aktarmıştır. “Eğer gerçekten Sn. Saatçi kendisinin olmadığı bir ortamda yapılmış olmasından şikayetçi ise, geleceği ilk Beşiktaş maçı yada ilk Beşiktaş idmanında ki bu konuyu diğer tüm futbolcu arkadaşlarım ile de konuştum ve kendisine anılan maçta yaptığım hareketin aynısını hep beraber yapmaya karar verdik. Eğer bu hareketin topluca yapılmasından ötürü bir fazlalık değerlendirmesi yapacak ise de bu fazlalıkları diğer maçlarda kullanılmak üzere avans kabilinden değerlendirsin lütfen” diyerek de tarafınıza olan hissi yakınlığını belirtmiştir.

Perşembe, Nisan 19, 2007

KİME NE BORCUNUZ VAR, Sn. TOROĞLU

Sn. Toroğlu;
Fenerbahçe –Vestel Manisa müsabakası için “Maraton” programında önünüzü de sınırsız şekilde açan Sn. Şansal Büyüka sayesinde yine incilerinizi döktürdünüz.
Hakem maça müdahil oldu dediniz ve aslında icrai hakemliğiniz sırasında verdiğiniz kararlar ile kıyaslandığında da hiç bir şekilde bırakın penaltı olmayı faul bile sayılamayacak cinsten olan Tuncay’a yapılan hareketin kesinlikle penaltı olduğunu iddia ettiniz . Artık bu kararlarınıza kargaların da güldüğünü söylemeyeceğim çünkü bunu sizde biliyorsunuz ama bizzatihi sizin büyük sansasyon yaratan hakemlik döneminizden size küçücük bir örnek vererek, sizin nasıl dönem dönem değişik değerlendirmeler yaptığınızın anlaşılsın. Ama siz “dün dündür bugün bugündür” felsefesine sahip birisi olduğunuz ve sürekli ittifak değiştirdiğiniz için vereceğim bu örnek size herhangi bir etki yapmayacak ve siz bunu hatırlamayacaksınız bile aslında, size yazmamın beyhude bir çaba olduğunu da biliyorum ayrıca. Gelelim hatırlamanızı istediğim olaya: “1992-93 sezonunda Zat-ı alilerinizin yönettiği ve bir sezon öncesinin diyetini ödemek adına çıktığınız Galatasaray-
Trabzonspor maçında (Sn. Semra Özal’ın talebi ile Beşiktaş’a kıyak geçtiğiniz Tranzonspor-Beşiktaş maçının diyeti) Soner'in arkadan koşarak gelip yaptığı darbe ( Tuncay’a yapılan hareket ile %100 uygunluk göstermekte idi) ile ayağı kırılan Galatasaraylı Okan Buruk , sayenizde uzun süre sahalardan ayrı kaldı. Ve maç sonrası yaptığınız açıklama ise tam bir tescilli Galatasaray düşmanı olduğunuzu ispat eder düzeyde olup, bırakın kart göstermeyi faul bile olmadığını timsah gözyaşları dökerek açıkladınız. Diğer taraftan yıllar sonra yine yurdumun insanının hafızasının kısalığına ve herşeyi unutacağına güvenerek maç esnasında Okan Buruk’a “tekmeliğinin kısasını takmamasını söyledim” yada “ön tarafa da tekmelik takması gerektiğini söyledim” gibi aslı astarı olmayan laflar ettiğinizi biliyoruz ama Okan Buruk bunun doğru olmadığını her yerde sizi tekzip ederek söylemektedir. Ama o dündü ve Galatasaray’lı yöneticiler de size birşey demedikleri için konu sessizce kapandı gitti ve geldik bu güne, Bugün artık değerlendirme yaptığınız takım Galatasaray da değil; dirsek temaslarınızın çok güçlü olduğu, Fenerbahçe olunca konu birden değişiyor tabiiki. Artık Sn. Aziz Yıldırım, Sn. Nihat Özdemir , Sn. Mahmut Uslu, Sn. Hamdi Akın yada Sn. Murat Özaydınlı’dan korktuğunuzdan mı nedir (Galatasaray’lı Sn. Fatih Terim’in Marmaris kampında tarafınıza aldırdığı apdestin de etkisinin kalmadığı anlaşılmaktadır) yada bizim başkaca şeyler söylememize hukuksal açıdan olanak olmayan şeyler midir bilemiyorum. Hani bu son söylediğimden çok rahatsız olabilirsiniz ama geçmişte Gürcistan’da yaşadığınız ve miktar küçüklüğü nedeni ile de ihbarda bulunduğunuz konu hala en azından bizim hafızalarımızda çok tazedir. Kısa bir hatırlatma da buna yapalım isterseniz; FİFA hakemi olarak Gürcistan'a, Gürcistan-İrlanda maçına gitmiştiniz. Belçikalı gözlemci ile yemek yemiş ve otele dinlenmeye giderken, şöför Gürcü kardeş size dört adet zarf veriyor ve sizde zarfları ses çıkarmadan alıyorsunuz (oysa TV lerdeki delikanlılığınıza bakınca sanki yapmanız gerekenin adama zarfı içine bakmadan fırlatmanız olduğu anlaşılıyor) ve Otele gelince açıp bakıyorsunuz size 5 bin dolar diğerlerine 4 er bin dolar veriliyor işte o anda kan beyninize sıçrıyor ve bu miktara çok bozuluyorsunuz, tabii ki haklısınız rutinlere aykırı birşey ama Gürcistan’da olduğunuzu unutuyorsunuz ve eğer bilseniz ki Gürcistan’da bu miktar bir servettir daha serinkanlı olurdunuz. (Alışkanlıklarınız gereği çok küçük tabii ki). Yıllar sonra Gürcistan’da bulunduğum sürede sizinle bu konuda temas eden insanlarla tanışma fırsatım oldu ve konuyu birde onların ağzından dinledim; ısrarla diyor ki “zarfı neden ben verdiğiminde hemen elinin tersi ile itelemedi de aldı sanki ben zarfın içinde kendisine oda anahtarımı verdiğimi mi zannetti de aldı”. Sn. Toroğlu; bu 2 konuda da, topluma gerçekçi ve mantıklı açıklama yapmak zorundasınız ki hakkınızda ki dedikodulara bir son verilsin, ama ben eminim ki siz yine TV deki “ben ne söylersem söyleyeyim nasıl olsa kimsenin cevap hakkı yok” tavrınızı sürdüreceksiniz. Peki; Sn. Mustafa Denizli, Kocaeli-Galatasaray maçından sonra “hakemleri de yendik” lafı ile ne demek istedi Sn. Toroğlu; “hiç bir fikrim yok” diyorsanız da bana cevap yazarsanız size anlatabilirim aslında tarafınızca da çok net bilinen tüm nedenleri.
Diğer taraftan; sizin daha önce hiç de konunuz olmamasına karşın Ankara’da inşa edilen altgeçitlerle ilgili olarak söylediğiniz “Şu Melih Başkan müthiş bir adam canım; şampiyonluğu hedefleyerek kurduğu müthiş kadronun dışında, şehri altgeçitlerle donatarak otomobille şehri bir uçtan bir uca 10 dakikada gidilir hale getirdi, bravo” sözünden ötürüde bir özür borçlusunuz ama bunu da yapmayacağınızı biliyorum. Acaba; Ankara’da trafiğin yoğun olduğu saatlerdeki trafik kilitlenmesi üzerine “keşke o boyumu aşan lafları o gün etmese idim” dediğiniz oluyormu çok merak ediyorum.
Sn. Toroğlu; sizin şu andaki durumunuzu çok güzel açıklayacağını düşündüğüm bir fıkra ile yazıma son vermek istiyorum. Adamın biri günün birinde bir yerden uzaktaki köyüne gidiyor, yol üstündeki başkaca köylerin yanından geçmek zorunda ve o köylerden birinin köpekleri adama saldırıyor ve adam hemen yerden taş alıp köpeğe savurmak için eğiliyor ama ne yazık ki hiç bir taşı yerden sökemiyor/ayıramıyor bakıyor olacak gibi değil ve kendi kendine “nasıl lanetlik bir köy burası taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar” diyor.

Pazartesi, Nisan 16, 2007

Sn. ERCAN SAATÇİ NE DEMEK İSTEDİ ACABA?
Sn. Ercan Saatçi;

16.04.2007 tarihli Hürriyet Gazetesinde, buyurmuşsunuz ki;
“BİLGİYİ Erman Toroğlu’ndan aldım. Sakaryaspor Beşiktaş karşılaşmasının sonlarında kaleci Runje, Sakaryaspor taraftarına dönerek cinsel organını göstermiş. Gerçekten merak ediyorum ;
1- Gözlemci bunu raporuna yazacak mı ?
2- Her detayı yakalayan Lig TV kamereları bu detayı yakalayamamış mı diye...”


Sevgili Saatçi; Sn. Erman Toroğlu’na yada zat-ı alilerinize göstermemiş bundan nasıl bir anlam çıkarıyorsunuz bir türlü anlayamadım. Bu konuda ne demek istediğinizi sonuç olarak yazmadığınızdan tam anlaşılamamış olup, gelecek yazınızda yazarsanız bizi de meraktan kurtarırsınız. Biz şimdi kara kara düşünüyoruz; acaba Sn. Erman Toroğlu ve zat-ı alileriniz Federasyondan bu konu ile ilgili olarak Runie’ye ceza verilmesini mi talep etmektesiniz yada beklemektesiniz? Acaba Runie bu hareketi tribünlere doğru yaptığı için ve bu hareketin orada bulunan bayan seyircilere karşı da yapılmış olması nedeni ile ayıp olduğunu mu düşünmektesiniz ? Acaba bayan seyircilerin olmadığı bir ortamda yapılmış olsa idi ne düşünecektiniz? Acaba bu hareket sizce çok ayıp olduğu için Beşiktaş yönetimi tarafından bir cezalandırma mı beklemektesiniz? Acaba bu hareket sadece size karşı ve direk yapılmış olsa idi ne düşünecektiniz? Acaba bu hareketin direk olarak size yapılmadığından ve Sn. Erman Toroğlu’nun bulunduğu ortamda ve onunda görebileceği şekilde yapıldığından mı şikayetçisiniz? Acaba Sn. Erman Toroğlu bunu kendi köşesinde yazmadığına yada bana söylemediğine göre kendisi bu konudan şikayetçi olmamış mıdır? Acaba tarafınızca bu hareketin görülmemiş olması mı sizi bu kadar üzmektedir?
Neden Sn. Saatçi lütfen bir cevap verinde bizi merakta bırakmayın...