Pazar, Aralık 25, 2005

ŞAİBELİ ŞAMPİYONLUK!

Futbolla ilgili misiniz?
Eğer öyle iseniz, Beşiktaş ile Galatasaray arasındaki lig şampiyonluğunu soluk soluğa takip ediyorsunuzdur.
İki büyük takım arasında şampiyonluk yarışı da olur da, "şaibe" olmaz mı?
Olur. Olmaması imkansızdır.
Peki bizim medya ne diyor: Şaibe yoktur!
Spor muhabirleri bugünlerde, "futbol uzmanlarına" futbol federasyonunun
ve dolasıyla hakemlerin kasti olarak bir takımı (Beşiktaş veya Galatasaray'ı) kollayıp kollayamayacağını soruyor.
Alınan yanıtların özeti: Hiç olur mu öyle şey! Dost ve kardeşçe bir mücadele yapılmaktadır.
Koca koca futbol adamlarının bu yanıtları bir kez daha Türkiye gerçeğini gözler önüne sermiştir: Hani sorulur seyirciye, "tv'de ençok ne seyrediyorsunuz?"diye.
Yanıt hep aynıdır: "Belgesel..."
Eee, yalan!
Ama burası Türkiye!
Diyeceksiniz ki, siz tersini ıspat edin.
Peki edeyim!

Mustafa Kefeli adını kamuoyu Yahudi işadamı Nesim Malki'nin öldürülmesi olayında duydu. İşadamı Korkmaz Yiğit/Türkbank ihalesi gibi adı benzeri bazı adli vakalarda da geçti. Aranmaya başlandı. O da gizlice ABD'ye gitti. Sonra döndü, cezaevinde bikaç ay yattı. Şimdi tutuksuz olarak yargılanmaktadır.
Mustafa Kefeli futbolla da çok ilgilidir. Eski futbolcudur.
Ama sonra ki yıllarda futbolun yönetimiyle de ilgilenmiştir. İstanbul Organize Şube Müdürlüğü'ne verdiği ifadesinde bakın neler diyor:
"1997 yılında yapılan Futbol federasyonu seçimleri öncesinde Mehmet Ali Yılmaz bana federasyon başkanlığına aday olmamı teklif etti ve bana Celal Doğan ile kendisinin adaylıktan çekildiğini oylarını bana vereceklerini söyledi, ben de teklifi kabul ettim. Ankara'ya geldim. Benim karşımda diğer adaylar Haluk Ulusoy, Alp Yalman vardı. Seçim Ankara'da Türkiye Elektrik İdaresi misafirhanesinde yapılacaktı, oy kullanacak delegeler Ankara Shereton Oteli'nde kalıyordu. Kaldığım Shereton Oteli'nde yanımda beni destekleyen Prof. Kaya Çilingiroğlu, Şadan kalkavan, Ayhan Barmek vardı. Sonra Mehmet Ali Yılmaz ve Atilla Yıldırım geldi.
Atilla Yıldırım bana, Sedat Peker otelin en üst katında seninle görüşmek istiyor dedi. Yukarı çıktık. Sedat Peker bana, 'Hayırlı olsun. Biz elimizden geldiği kadar seni destekleyeceğiz' dedi. Ben de teşekkür ettim.
Aynı günlerde Gencay Çakıcı yanında şu an adını hatırlamadığım başka bir milletvekili ile dolaşıyordu. Gencay Çakıcı'nın gelme nedeni bana destek olmaktı, onu ağabeyi Alaattin Çakıcı göndermişti.
Yapılan seçimler sonucu ben kaybettim. Haluk Ulusoy kazandı. Haluk Ulusoy'un kazanmasından sonra Alaattin Çakıcı tarafından tehdit edildiğini ve ardından barıştırıldığını ve Haluk Ulusoy'un Alaatin Çakıcı adına 100 koyun kestirdiğini biliyorum."
Peki Haluk Ulusoy yalnız mıydı?
"Genel Kurul kulislerini tetikçilerin doldurduğu haberini alınca (Susurluk kahramanı) Korkut Eken'i otele gönderdim. Tetikçiler çekildi."
Mehmet Ağar, 25 Kasım 1998 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'ne o dönemdeki seçimi böyle anlatıyordu.
Evet sonunda seçimi Haluk Ulusoy kazanmasına kazanmıştı. Ancak Alaatin Çakıcı, H. Ulusoy'un başkanlığını kabul etmiyordu. Sonunda devreye hatırı sayılı bir isim girdi: Ergun Gürsoy!
GS eski futbol şubesi başkanı E. Gürsoy, H.Ulusoy ile A. Çakıcı'yı barıştırdı.
A. Çakıcı'nın iki isteği vardı. Biri; M.Kefeli'nin söylediği gibi H.Ulusoy'un 100 koyun kestirmesi. İkincisi: Futbol Federasyonu Başkan Vekili Hadi Türkmen'in istifası. İstekler hemen yerine getirildi. Koyunların ve H.Türkmen'in başı kesildi!..
Bir diğer aday Alp Yalman'a ne oldu dersiniz: Seçim öncesi adaylıktan çekildi. Çünkü onun arkasında "silahlı birlikler" desteği yoktu!
Ne diyor "koca koca futbol uzmanları": Türk futbolunda şaibe olmaz!
Hadi ordan...Hadi ordan...



Daha bir yıl önce, Susurluk Olayı'nın "yıldız isimlerinden" Ali Fevzi
Bir'in başta Sadık İlhan olmak üzere bazı hakemlere "şike yapmaları
için" kadın "sunduğu" haberlerini de mi duymadınız? Rüşvet tüm belgeleriyle
ortaya çıkarılmadı mı? Hatta bu olaya "anlı şanlı" Türk teknik
direktörlerinin de adı karışmadı mı?



Uzatmayalım. Aslında olayın hiç gizlisi saklısı yoktur.

Beşiktaş'ı şampiyonluğa taşıyan Sergen'in, Sedat Peker ile ilişkisini
bilmeyen mi var?

Soruyorum, bu futbolcuya kart gösteren hakemler tehdit ediliyor mu?

Beşiktaşlı Ali Eren'in nikah şahidi Sedat Peker değil miydi?

Sinan Ergin'in akrabası Alaattin Çakıcı aracılığıyla BJK menajerliğine
geldiğini futbol camiasında bilmeyen mi var?

Peki, Beşiktaş yöneticisi Yıldırım Demirören ile Haluk Ulusoy'un
akrabalığından habersiz olan var mı?

Türkiye gibi bir ülkede milyon dolarların döndüğü bir pazarda
"şaibenin" olmaması imkansızdır...

Bu olayın tarihsel kökeni İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin takımı
Altınordu'nun şampiyon yapılmasına kadar dayanır.

Dün ile bugün arasındaki tek fark:

Dün takımlar,devlete/hükümete güvenirdi; bugün mafyaya güveniyor!

Ve Türkiye'de her şampiyonluk şaibelidir!.

Ne yazık ki "şaibe yoktur" diyenlerin kendileri de şaibelidir

Hiç yorum yok: