Çarşamba, Aralık 27, 2006

STAR GAZETESİNDEN SN. BURAK YARKENT in CEVABINA CEVABIM
Sn. Burak YARKENT;

Nazik ama eksik cevabınız için teşekkür ederim çünkü kör ve dipsiz kuyu rolü oynayanlar maalesef bu ülkede çok fazla. Ancak bu durum bile size yazdığım yazıdaki düşüncelerimi değiştirmediği gibi aksine pekiştirmiştir ancak bir şartla bu görüşümden vazgeçebilirim diye de kendi kendime düşünmekteyim , çıkarda derseniz eğer “ ben yazdığım yazıları okumadan gazeteye gönderirim onlar da yayınlar ve maalesef o günde çok sinirli idim bunları kaleme aldım ve gönderdim” durum değişir.

Bakın cevabınızda ne kadar çok yanlı davrandığınızı hatta bu konuda maalesef sinirlerinize bile hakim olamadığınızı ve hatta bazı basında çıkan gazeteniz tarafından TFF ye savaş açıldığı iddialarını doğrulayacak kadar da ileriye gittiğinizi üzülerek belirtmeliyim.

Bu yaklaşımınız bir dolu nedenle derhal reddedilmesi gereken bir durum oluşturmaktadır.

Diyorsunuz ki “ Acikcasi sadece zedelenen kirlenen Türk futbolunun eski şerefli kimliğini kazanmasi icin çalişıyorum. Ustelik bunu yapanlardan sadece bir tanesiyim ben” Ama galiba yazınızdada bahsettiğiniz üzere sizin Türkiye de yaşamadığınız çok belli aksi taktirde Türk Futbolunun bu noktaya gelmesinde esas katkının Fenerbahçe Yönetimi ve Medyası’na ait olduğunu görecektiniz. Bu ülkede silahla futbolcu transferini, Yüce Türk Adaleti tarafından yargılanıp cezası kesilen insanlar için de yürüyüş/ miting düzenlemelerini, sürekli mızıkçılık yapmayı ( yok gelirlerden en çoğunu biz almalıyız yok bize ceza verilmemeli vb.), ve maalesef şu anda zımmen de olsa desteklediğiniz Sn. Hamdi Akın’la birliktede teşvik primi verilmesini (en azından ilk samimi itiraf ve curm u meşhut), bir başka klüpte başkanlık yapmış bir kişye karşı siyasi tavır alarak miting düzenlenmesini, sadece Fenerbahçe’ye ait yıldız futbolcuları koruma yasası çıkarılmasını, antrenörünün cebinde taş getirip sanki kendisine atılmış da belinden sakatlanmış gibi yapılmasını, bir futbolcusunun hiç bir şeyi olmamasına karşın başına dikiş atılmış gibi yapılmasını, sizin futbolcunuzu tamamen oyun gereği sakatlayan yabancı futbolcunun bu ülkeden apar topar kovalanmasını, en azından Rizespor maçını hatırlayarak hakeme 2. sarı kartı gösterdin diyen ve bu noktada sadece maçın tekrarlanmasının önlenmesini isteyeni “fair play” adayı olarak gösterilmesini, bazı maçlarında ketenpereye getirilerek tekrar oynatılmasının temin edilmesinide, genel kurullarında siyasi müfrezelerin de kullanılmasını, futbolun mafiyozi ilişkilerininde uzantısı olması noktasına getirilmesinide, allahtan ki yaşı azıcık müsait, vicdanı azıcık canlı, hafızası azıcık uzun kayıt yapabilen, gözü azıcık gören, kulağı azıcık işiten herkes malum mahfellerden yapıldığını da bilmektedir. Diğer taraftan aslında bu konuda yanlız olmadığınızı da yazarak sanki çoğunluğun bu doğrultuda yazması halinde onun doğru olacağı gibi bir şey varmış gibi bir yargıda olmanızı da en hafifinden yadırgadığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Bu konuda anlı şanlı futbol medyasındaki dedikoduları, silahlı saldırıları ve tehditleri hatırlayacak kadar aklı selime sahibiz de aynı zamanda en azından hala bir kısmımız. Diğer taraftan siz eğer diğer klüplerdeki yöneticilerin de, Sn. Aziz Yıldırım, Sn. Nihat Özdemir ve onların silahlı kıtalarından korktukları için ses çıkarmıyorlar diye düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz herşeye rağmen çıta yukarılarda dursun spor ahlakı irtifa yitirmesin kaygısındandır bu sessizlik. Ama yinede hatırlatmakta fayda vardır, taşların bağlanmışlığı köpeklerin salınmışlığı çok da fazla sürmez bu ortamın bu ivme ile terörize edilmesi halinde. İşte bu konuda hepimizin çok dikkatli olması gerekmektedir.
Ve evet
Sn. Yarkent
Bütün bunlardan sonra ki özel bir talebiniz olursa da binlerce örnek olarak çoğaltabileceğim bu saydıklarımı göz ardı ederek “KRAL ÇIPLAK” denmez. Bu yaklaşımı kendinize şiar edinebilmeniz için , hiç bir baskıdan korkmadan, yılmadan ama en önemlisi de her hangi birinin askerliğini yapmadan ve eğer yazarsanız da ilaveten herkese ve herkesime aynı uzaklıkta kalarak yazmadan, birilerinin siyaset yapmasına destek yada köstek olmadan, futbolun pastasından ağızlarından salya akıtarak izleyip bize buradan ne düşer demeden ve diyenleride afişe edmeden icrai sanat eylemelisiniz.

Yine tarafıma yazdığınız cevabi yazıda diyorsunuz ki “Hakkinda TFF'unu dolandirdığı iddiasiyla dava açılan bir şahıs tekrar o mertebeye seçilebiliyor ve sonra da haber kanallarina çıkıp, rahatlıkla "ben bu ise secim yoluyla geldim, gorevimin başındayım" diyebiliyor. Bu hadise dünyanin hangi ulkesinde olabilir ki başka” Şimdi burada birkaç önemli ve fahiş hata yapmışsınız hukuki ve ahlaki açıdan;
1. Bu davalar sürdüğü ölçüde bu davaları hala sürüncemede tutanda siyasi iktidardır yoksa bu davalar TFF içinde görülen davalar değildir. Acaba sizce bu büyük bir çelişki değilmidir? Ayrıca bu davalar sonuçlanmadığı halde Sn. Başkan’a suçlu muamelesi yapmak kimin haddinedir allahaşkına? Kaldi ki bu konuda bir bardak suda fırtına koparan Sn. Mehmet Ali Şahin ve Sn. Aziz Yıldırım ve Yönetimindeki önemli müteahhitlerin de gerek direk kendilerinin gerekse de yandaşlarının ciddi şekilde suçlamaları ve tahakkuk etmiş cezaları bulunmaktadır. Ancak başta Sn. Bakan bu konuda tarafsız olması gerekirken tam tersine taraf oluyor ve hatta bu konuda ciddi şekilde de saldirıyor. Şimdi bir grup vatandaş ve basın mensubu da Sn. Bakan için diyor ki ne kadar pişkin bir siyasetçi ve sonuç olarak böyle arabesk yaklaşımlarla futbol kamuoyunda polarizasyon devam eder gider.
2. Şimdi Sn. Ulusoy oraya seçimle gelmedimi de seçimle geldim diyince kızıyorsunuz anlaşılmaz bir durum vallahi. Seçilmişlik ayrı bir şey siz hiç hayatınızın herhangi bir dönemimde bir yerlere aday oldunuzmu acaba? Olduysanız seçildiniz mi acaba? Sn. Başkan benimde TFF için en uygun adam olmamakla birlikte seçimle geldi hatta ki yine bugün mart kedisi rolüne bürünen klüp başkanlarının gönderdiği temsilcilere dayanarak seçildi. O gün seçilmesi için büyük gayret srfeden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Melih Gökçek ne oldu da bir yıl dolmadan desteğini çekti, kaldı ki kendisinin futbolla ilgisi siyaseten ve Onursal Başkan olmanın dışında, ne oldu da çark etti. Zahmet etmeyin ben size söyleyeyim bütün demokratik kurumlara ( sadece kurumları kastediyorum) siyaseten talip olmaları gereği kendilerine çok yüksek makamdan sufle edildide ondan.
3. Diğer taraftan ben size soruyorum Sn Yarkent; dünyanın neresinde seçilmiş futbol federasyonu yönetim kuruluna bu kadar siyasi baskı olur da basın buna destek verir. Acaba her fırsatta öykündüğümüz herhangi bir AB ülkesinde, mesela Almanya da böyle bir şey olsa nasıl tepkiler oluşur acaba? Ben size söyleyeyim orada böyle bir şey olmaz , ne siyasetçi böyle bir şeyde hezeyan düzeyinde saldırıda bulunur ne de basında bu kadar geniş destek bulur.

Ama asıl önemliside Sn. Yarkent illaki ahlak diyorsak da illaki demokrasi diyorsak ta kurumlara açılan savaşlarla kişilere açılan savaşları birbirine karıştırmamak da ilke edinilmek durumundadır.
Ve buradaki ilke de beğensek de beğenmesek de Sn. Hıncal ULUÇ’un 26.12.2006 tarihli fotomaç gazetesindeki yazısı olmalı ve orada konu şu şekilde özetlenmektedir. “Türkiye'nin bütün federasyonları ve spor kulüpleri iktidarın tehdidi altında. AKP hepsini ele geçirmeye uğraşıyor Bütün demokratlar, bütün özerklik yanlıları Haluk Ulusoy'un yanında yer almalı. Evvela kurumu kurtarmamız gerekiyor Şahin'in baskılarıyla bir başkan seçilirse; FIFA, Türkiye ile ilişkilerini askıya alır ve iktidar tükürdüğünü yalamak zorunda kalır” Bu özetin tamamına biçim ve içerik olarak canı yürekten katılıyorum. FİFA nın Yunanistan’a yaptığınıda sakın aklınızdan çıkarmayın.

Ayrıca cevabınızın son bölümünde ise Samsunspor –Fenerbahçe maçı şike ise neden TFF zamanaşımı kararı aldı diye soruyorsunuz, peki bu soruyu birde Fenerbahçe Yönetim Kurulu üyesi ve asbaşkan Sn. Şekip Mosturoğlu’na da sorsanız direk olarak, peki cevap alamayacaksınız diye korkuyorsanız TFF Yönetim kurulundaki Fenerbahçe Temsilcileri ile bir konuşmayı deneseniz daha iyi edersiniz alacağınız cevaplara göre de gazetedeki yazınızı yazsanız daha doğru bir yaklaşım olurdu. Sn. Yarkent TFF yönetim kurulu üyesi olup ta Fenerbahçe’yi “Yıldırımspor” olarak niteleyen Fenerbahçe Temsilcisi olması sizin bu sorularınızın tüm anlamlarının kaybolmasına yol açıyor maalesef.

Çok fazla uzattığımı biliyor ve bu nedenle vereceğim rahatsızlıktan ötürü özür diliyorum ama diğer taraftan da tabii ki ABD de olmanızdan ötürü buradaki ayak oyunlarını ve bunları yapanları teşhis etmenize mani durum olması nedeni ile de; verdiğim bilgilerle gönül huzruna kavuşacağınızdan ötürü de sevinç duymaktayım.

Bu konuda zaman zaman bilgime başvurmanız gerektiğinde her zaman yardıma hazır olduğumuda bildirir, ayrıca vaktiniz olursa da http://www.spordaalternatif.blogspot.com/ ziyaret etmenizi hassaten öneririm.

Son söz “bilgililer ilgisiz ilgililer bilgisiz” durumundan bir an önce kurtulmanın gereğine inanarak,

Saygılar sunuyorum.
İŞTE FENERBAHÇE YÖNETİMİNİN BİR YALANI DAHA

27.12.2006 tarihli Türkiye gazetesinde Sn. Kemal Belgin tarafından açıklanan Fenerbahçe yönetiminin bir yalanı daha...


Atatürk’ün eşyaları!
Gazetelerde geçen hafta ilgi çekici bir haber yer aldı. Kimliği açıklanmayan veya gizli tutulan bir şahıs, Atatürk’e ait olduğunu iddia ettiği dört-beş parça şahsi eşyayı, aralarında topladıkları 90 bin dolar karşılığı F. Bahçeli yöneticilere satmış. Onlar da bu eşyaları kulüp müzesine teslim etmişler. Şimdi bu haberin arkasını ve gerçek rakamı açalım... Hani televizyonlarda “Perde arkası” diyorlar ya, işte o... Efendim; söz konusu eşyalar Latife Hanımdan değil, Makbule Hanımdan intikal... Bu biiiir... İkincisi, bu şahıs bu eşyaları Cumhurbaşkanlığı’na da sunmuş... Ancak o makam para ödeyemeyeceğini, bağış kabul edebileceğini bildirmiş. Tabii ki iş yatmış. Ardından Sayın Başbakan Erdoğan’a melese aktarılmış ve o makamla da 400 bin dolar karşılığı anlaşılırken, iş yine yatmış... Bu defa aynı sahış, Beşiktaş’ın eski santrforlarından Tezcan kardeşimle, günümüz Başkanı Yıldırım Demirören’in babası Erdoğan Demirören’e ulaşmaya çalışmış. Ama o iş de yatmış. Ve en sonunda, F.Bahçe Başkanın ta kendisi, başka kimsenin katkısı olmadan, 90 bin değil, 280 bin dolar ödeyerek bu eşyaları satın almış... Haberin perde arkası böyle olur işte...

Salı, Aralık 26, 2006

SAPLANTILARINDAN KURTULAMAYAN SIYASILERE BIR HUKUK DERSI
olur diye sn. Hincal ULUC un 26.12.2006 tarihinde PASFOTOMAC gazetesindeki yazisini buraya aliyorum ve altina imzami koyuyorum.

Rezil olurlarTürkiye'nin bütün federasyonları ve spor kulüpleri iktidarın tehdidi altında. AK Parti hepsini ele geçirmeye uğraşıyor Bütün demokratlar, bütün özerklik yanlıları Haluk Ulusoy'un yanında yer almalı. Evvela kurumu kurtarmamız gerekiyor Şahin'in baskılarıyla bir başkan seçilirse; FIFA, Türkiye ile ilişkilerini askıya alır ve iktidar tükürdüğünü yalamak zorunda kalır Bakan Şahin ile Haluk Ulusoy arasındaki söz düellosu sürüyor. Bu tartışmanın demeç yarışına dönmesi kurumları yıpranmasına yol açmıyor mu? Haluk Ulusoy'u Türkiye Cumhuriyeti'nde benim kadar ağır eleştiren birisi daha yoktur. Yazdıklarım, söylediklerim meydanda. Bugün ben bu ülkede Haluk Ulusoy'un bir numaralı savunucusu haline gelmişsem, bu yapılan işlemin ne kadar yanlış olduğunun göstergesidir. Haluk Ulusoy'la uğraşmak, yok etmek için sistemden vaçgeçiliyorsa bunun karşılığı, "Bu, meclisi adam etmek için asker gelsin' demektir. Bu ikisiyle arasında hiç fark yok.
Recep Tayyip Erdoğan iktidarı, sporu etkisi altına almak için elinden gelen her şeyi yaparken, bütün demokratlar, bütün özerklik yanlıları, bütün kurum yanlıları Haluk Ulusoy'un yanında yer almak zorundadır. Evvela kurumu kurtaracağız, Haluk Ulusoy gider, başkası gelir, o sonraki iş. YANLIŞ YAPIYORLAR Bugün kurumun kendisi tehdit altında. Türkiye'nin bütün spor kulüpleri ve bütün federasyonları iktidarın tehdidi altında. AK Parti bunların hepsini ele geçirmeye uğraşıyor. Bütün sivil örgütlerinde olduğu gibi, bütün spor kurumlarını da ele geçirmeye uğraşıyor. Onun için biz önce kurumları korumak için kenetlenmeliyiz. Kurumlar sağlamlaştıktan sonra o kurumları yönetenlerin iyisini kötüsünü ayırmak, kimin gidip, kimin göreve geleceğine demokratik unsurlarla karar vermek zor bir şey değil. Ben Haluk Ulusoy'un değil, Futbol Federasyonu'nun yanındayım. Çok yanlış işler yapıyorlar. Rezil olabilir iktidar. Haluk Ulusoy'un rızası hilafına Mehmet Ali Şahin'in baskılarıyla Türkiye'de bir kongre yapılsın, başka bir başkan seçilsin; FIFA, Türkiye ile ilişkilerini askıya alır ve benim iktidarım tükürdüğünü yalamak zorunda kalır. Dünyaya da rezil olur. Örnekleri var. KALE GİBİ DURUYORUM _Öteki taraftan bir takım iddialar ortaya atılıyor. Bakan Şahin de Teftiş Kurulu'nun kendisine, kongreye çağırma hakkı verdiğini söylüyor. İddialar mahkemeye aksetmiş. Mahkemenin sonucu beklenecek. Ben diyorum ki 'Bülent hırsızdır.' Pazartesi günleri benim odama geldiğimde kitaplar çaldığını tespit ettim ve mahkemeye başvurdum. Şimdi Hıncal böyle söyledi diye müdürün seni kovacak mı, yoksa mahkemenin sonucunu mu bekleyecek. Böyle bir şey olabilir mi? Herkes herkesi itham edebilir. Niye insanlar mahkemeye gidiyor o zaman; niye bakanlık hesabı kesmiyor? Çünkü bu ülkede hukuk kuralları var. Mahkeme cezayı kestiği zaman da yapılması gereken uygulanır. Acelemiz ne, sıkıntımız ne, niye bir an evvel! Bu federasyon kurulurken hükümetin neler yaptığını, nasıl bozguna uğradığını bilmiyor muyuz!.. 'Spor 1, siyaset 0' diye manşet atmadı mı gazeteler... İşte bütün bu yenilgiyi, hazımsızlığı şimdi çözmeye uğraşıyorlar. Hayır ben de Haluk Ulusoy'un arkasında kale gibi duruyorum. _Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na şike ve teşvik primi verenlere hapis cezası öngören tasarı sunuldu. Yıllardır şike ve teşvikle çalkalanan Türkiye, bu konuda biraz geç kalmadı mı? Kanunsuz suç ve ceza olmaz. Yani suç da kanunda yazılacak, ceza da kanunda yazılacak. Şikeyi kanunda yazdığın zaman o şikeyi ispatlayamazsın. Hakimler belge ister. 60'lı yıllarda İzmirspor-Kasımpaşa maçı sonrasında, parayı alan "Aldım" dedi, parayı veren "Verdim" dedi. Yani her şey meydandaydı. Federasyon ceza verdi kulüplere, Danıştay iptal etti kararı. Çünkü parayı getiren adam kulübün yöneticisi değil. "Herhangi bir adamın verdiği para yüzünden kulübe ceza veremezsin" dedi Danıştay. Hukuk bu... Bunu delemezsin. Şikede bu tür kanıtlara ulaşma ihtimali yok. Onun için şikede 'kanaatle' karar verme esası getirildi futbol yönetmeliklerine... Şikeye kanaatle disiplin cezası verebilirsin, ama kanaatle adli cezalar veremezsin. Şikeyi Meclis'e getirenlerin, nasıl ceza vereceklerini bana anlatması lazım. A kulübünün yöneticisi, B kulübüne parayı getirir mi? Enayi mi? Bir üç kağıtçıyı bulup, verirler eline parayı gönderirler. Bu iş böyle olur. Hadi bakalım şimdi, mahkemeye gitsinler de ceza versinler göreyim. Günümüzde yaşanan olaylara hakim güler... Dava hemen reddedilir. KOMİSYON KURULSUN _Parayı götüren kişiye verilmeli mi? Götüren kişiye hapis yatsa ne olacak? Bunun spora nasıl bir katkısı olacak? Parayı veren ben, alan Zeki, götüren de sen ve sen ceza alıyorsun; ben ve Zeki aslanlar gibi devam ediyoruz. Çözülür mü sorun!.. Bunlar göstermelik teklifler. Türkiye'deki muhalefet bu işle ciddi bir şekilde ilgileniyorsa, evvela Meclis'te bir şike tahkik araştırma komisyonu kurarlar. Bu araştırmada gerçekler ortaya çıkarılır, bugüne kadar örtbas edilen bütün şike olayları dökülür ortaya. Konuşulur, yazılır. Bir rapor hazırlanır ve bu raporun ışığında futbolun yönetmelikleri şikeyi önleyecek şekilde yeniden değiştirilir. Hakem maçın belli bir dakikasında şikeyi hissedip, maçı durdurabilmeli. Ama bunu kanuna koyamazsın. Kanun 'delil nerede' diye sorar. Adamın topu taca atması delil olmaz ama kanaati olabilir. Şikeyi önlemenin yolu bu. Kanaate göre hakem, federasyon, ceza kurulları ceza verebilmeli.

Pazartesi, Aralık 25, 2006

Sn. Erman TOROGLU na acik mektup

Sn. Erman TOROGLU

Artik size dur demediler ya birden kendinizi her konuyu bilen ilan ettiniz. Yahu insaf allahaşkına.

Yazınızda buyuruyorsunuz ya "Akın’la yıllardır futbol konusunda sohbet ederiz. Bahsettiği, futbolda düşündüğü şeyleri iyi bilirim. Mesela, Hamdi Akın federasyon başkanı olsun, şu andaki bütün sistemi değiştirir. Eğer kanun çıkarılacaksa ki, çıkarılması şart, bunların çok seri şekilde Meclis’ten geçirilmesini ister. Federasyon yönetim kuruluna hükümetten veya Kulüpler Birliği ve kulüplerden hiçbir şekilde zorlama isim almaz. İsimleri tamamen kendi seçer. Yani, kendini kukla yapmaz"

Ama aynı Sn Hamdi AKIN' ın "Başkan istedi, ben de teşvik çantasını Ankaragücü'ne götürdüm." (gerçekte şöförü ile gönderilmiş 300.000$) sözü konusunda herhangi birşey yazmazsınız. Burada bilmem ki nedir etkili olan; acaba tarafınızca da bir ikbal beklentisimi vardır? Yoksa Sn. Hamdi AKIN ile bizim bilmediğimiz başka bir ortak yönünüz yada ortaklığınız mı vardır? Yoksa bu konuda yazın diye birilerimi kulağınıza sufle ediyor? Yoksa hiç aklıma getirmek istemediğim ama sizin biraz uzun vadeli düşünme engeliniz mi var? gerçi bu sonuncu tespit ile ilgili o kadar çok fahiş hatalar ve yorumlar yaptınız ki hangi birini sayalım (hıyardan bende sizin kadar anlarım Sn. TOROĞLU) ; özellikle ve en önde geleni Sn. Melih GÖKÇEK için meşhur alt geçitleri için övgüde kullanılabilecek bütün sözcükleri tüketip kimi yurttaşlar üzerinde de etkili oldunuz ve SONUÇ ORTADA … KOCAMAN FİYASKO (yüzme bilmeyenlerin boğulma tehlikesi atlattığını hatırlatmak isterim özellikle de)
Şimdi Sn. TOROĞLU SİZE TEKRAR SORUYORUM; nasıl bir ikbal beklentisi içindesiniz ki Sn. Hamdi AKIN ın bu işi en iyi yapabilecek kişi olduğunu söylersiniz? Yukarıda yazılan ve de bal gibi de ispatlanan (öyle ikide birde yok belgesini gösterin getirin falan gibi lafları da bırakın artık komik oluyorsunuz… bunu kargalarda yemiyor Sn. Toroğlu) Teşvik şikesi olayında baş aktör olan Sn. AKIN’ı nasıl oluyorda TFF başkanlığına aday olarak öneriyorsunuz? Siz değilmiydiniz ki birşeyin dedikodusu varsa ona iyi bakmak lazım diye konuşan? Yoksa sizin için “dün dündür bugün bugünmüdür? Yoksa gerçekten akli melekelerinizi çok iyi kullanıyorsunuz da ama biz sıradan vatandaşlar anlayamıyoruz? YOKSA… YOKSA…

Yine buyuruyorsunuz ki “Hamdi Akın için Fenerbahçeli diyorlar. Evet Fenerbahçelidir, federasyon başkanı seçilsin belki de en çok başı ağrıyacak kulüp Fenerbahçe olacaktır. Çünkü Hamdi Akın, Uğur Dündar ile beraber Aziz Yıldırım ile yollarını çok çabuk ayırdılar. Yani benim bildiğim Hamdi Akın kendi ipini kendi çeker. Başkasına izin vermez. Zaten verseydi, özel işinde de bu kadar başarılı olmazdı.”
Sn. Toroğlu artık size ne demeli bilemiyorum ki , yani bu kadar övdüğünüz bu kişi teşvik verilmesine aracılık edecek ve 3 yıl sonra da ben yanlış yaptım deyip nedamet getirecek ve her şey unutulacak . Adama sorarlar bunu yaparken bunun kusur olduğunu bilmiyormuydunuz da kendinizi TFF başkanlığına şimdi layık buluyorsunuz? Yoksa o zaman teşvik vermek suç değildi de biz mi bilmiyorduk? Yoksa teşvik vermek o zaman ahlaklı bir davranıtıda şimdi mi ahlaksız davranış şekli oldu? Yoksa Fenerbahçeliler ne yaparsa yapsın her halukarda onların yaptığı doğrudur diye mi düşünmektesiniz? Yoksa Sn. Aziz YILDIRIM size bunu böyle yazın da Sn. Hamdi AKIN ile bizim aramız yoktur gibi bir kanıya mı kapılmamızı istiyorsunuz? NEDİR… NEDİR…

Ve yine buyurmuşsunuz ki “Akın’ın hakemler konusunda da torba yanlısı olduğunu biliyorum, ama bir farkla. Maçların zorluk derecesine göre, aday seçilecek 3, 4, 5 hakemin torbaya girmesi şartıyla. Yani, 9 maçı bir torbaya atıp, karşısına 25 tane hakem adı torbaya atmak değil.”

Sn. Toroğlu artık ya siz bu işi bilmiyorsunuz yada bilinçli olarak konuyu çarpıtıyorsunuz.

FIFA Sirküler no: 763, Tarih 23.07.2001, Madde 6:
"Hakem atamaları hakem gelişiminin anahtar parçasıdır ve hakem komitesi veya temsilcisi tarafından yapılmalıdır. Kulüplerin hakem atamaları üzerinde hiçbir etkisi olmamalıdır. Hakemler yeteneklerine ve deneyimlerine uygun maçlara atanmalıdır. Çağdaş dünya koşullarında hakemlerin maça atanmasının çekilişlerle yapılması kabul edilemez!"

Muhtemelen sizin yukarıdaki sirkülerden de haberiniz yoktur, varsa da işinize gelmiyordur açıklamak...

Yada siz en iyi yaptığınızı iddia ettiğiniz hıyar seçme işine devam edin belki de böylece yollarımız kesişir (çünkü bende hıyardan anlarım) ve sohbet etme olanağı buluruz …

Bu seferlik bu kadar yeter daha isterseniz gönderdiğim email adresime yazarsınız gelir bizzat tarafınıza bu konuları bir kez anlatırız.

Saygılarımla.


Ruhi Çilek

rmcilek2001@gmail.com

Cumartesi, Aralık 23, 2006

Futbol Federasyonunda Seçim İsteyenlere Boykot Çağrısı

Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin diyor ki; "Şık olan, olağanüstü toplantı çağrısını bir siyasiden çok, futbol oyununun gerçek aktörlerinin yapmasıdır". Ancak Sn. Bakan , bir yandan sorunların futbolun gerçek aktörleri tarafından çözümü için "sorumlu" bir bakan gibi davranmaya çalışıyor, öte taraftan aba altından sopa göstermeyi ve Sn. TFF Başkanını thedit etmeyi sürdürüyor; "Eğer bunu yapmazlarsa yasanın verdiği yetkiyi kullanırım" ;"Bu olaylar dünyanın bir başka ülkesinde yaşansa, o federasyon bir dakika durmazdı. "
Acaba Sn. Bakan bunları söylerken şaka mı yapıyor dersiniz? Yoksa gerçekten bizim balık hafızasına sahip bir toplum mu olduğumuzu tespit etmiş. Anlıyorum Sn. Bakan gerçekte Türk Futbolunun siyasi amaçlara kurban edilmesinden rahatsız değil hatta bu kabil çıkışlarla da kendisine siyasi rant elde etmeye çalışıyor. Ancak yine Sn. Bakan unutuyor ki bu ülkede ne zannettiği gibi ( özellikle de bir kısım FB li yöneticilerin dediği üzere ) 50.000.000 (yazı ile elli milyon) Fenerbahçeli var ve nede sadece onlara siyasi yatırım yaparak seçim kazanılır nede Fubol Klüpleri Birliği Başkanı Sn. Özhan Canaydın ve etrafında futbolla siyaseten ilgilerinin dışında futbolla gerçek anlamda ilgisi olmayan 2 adet Büyükşehir Belediye Başkanı Onursal Başkanlıkları üzerinden giderek TFF yönetim kurulunu istifaya zorlayabilir.
Sn. Özhan Canaydın'ın şu günlerde söylediklerini ve yaptıklarını çok büyük bir şaşkınlıkla ve inanılmaz büyük bir üzüntüyle izliyorum. Sn Başkan, Galatasaray Kulübü Başkanı olduğunun farkında değil herhalde, kendisini Kulüpler Birliği'ne başkan yapan asıl pozisyonu Galatasaray Başkanlığı unutarak inanılmaz hatalar yapıyor. Üstelik de hepimizin gözleri önünde Türk futboluna siyasi darbenin yapılmasına da önayak oluyor. Sn. Özhan Canaydın bir tarafına Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Melih Gökçek, diğer yanına da Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Mehmet Özhaseki'yi alıp, tamamen futbolun gerçek aktörlerinin oyları ile gelmiş özerk bir federasyonun başkanı olan Sn. Haluk Ulusoy'u devirmeye çalışıyor. Sn. Başkanın Türk Futbolunu siyasetin içine gırtlağına kadar sokan bu 2 Büyükşehir Belediye Başkanından hemde tek sıfatları onursal başkanlık olan vede ne yazık ki aktif futbolla siyaseten olmanın dışında hiç bir ilgileri olmayan bu aktörlerle birlikte olmaktan nasıl bir kazancı vardır acaba? Eğer gerçekten Sn. Haluk Ulusoy Başkalığındaki yönetim kurulunu devirmek ise amaçları ve yerine Sn. Hamdi Akın ı getirmekse Sn. Özhan Canaydın unutmasın ki gerek Klübünden ve gerekse de Galatasaray taraftarından çok büyük tepki alacaktır. ( sonraları bana niye küfür edilmiyor diye sorma şansı kalmayabilir korkarım)
Sayın Başkan, Ulusoy'un yerine getirilmek istenen adam Hamdi Akın. Belki farkında değilsiniz diye hatırlatalım diye bir kez daha yazıyoruz.
Galatasaray camiası, halen Galatasaray-Ankaragücü maçındaki teşvik olayını unutmamış ve giden şampiyonluğu da hâlâ konuşmaktadır. Sn. Canaydın, siz Galatasaray Başkanı olarak, bütün bunları yapmış bir adamı nasıl Futbol Federasyonu Başkanlığı'na getirmek istiyorsunuz? Sn. Hamdi Akın'ın açıklaması hâlâ Galatasaraylıların kulağında: "Başkan istedi, ben de teşvik çantasını Ankaragücü'ne götürdüm." (gerçekte şöförü ile gönderilmiş 300.000$) Bu sözlerinin kasedi, Gazeteci Sn.Tayfun Bayındır da bulunmaktadır. Ayrıca Sn. Hamdi Akın, teşvik parasını götürüşüyle ilgili doğru düzgün bir açıklama yapmadı yada yapamadı . Sukut ikraradan gelir atasözü doğrultusunda demek ki bütün bu olanlar doğrudur. Bu konuda Sn. Ersun Yenal da baskılara dayanamayarak parayı aldıklarını ve her ne kadar “Çantayı açınca kan beynime sıçradı” dese de, parayı alarak, tesislerdeki bekçiler dahil herkese eşit miktarda dağıttığını itiraf ediyordu...
Ey Galatasarayın Büyük Başkanı ve Klüpler Birliği Başkanı bakın nasıl bir başkan adayına destek veriyorsunuz .
Şimdi bütün bu gerçekleşen olayları dahada arttırmak mümkün çünkü Sn. Aziz Yıldırım Sn. Nihat Özdemir ve Kayserispor Onursal Başkanı Sn. Mehmet Özhaseki ve Ankaraspor Onursal Başkanı Sn. Melih Gökçek gerek iş hayatlarında gerekse de siyaset hayatlarında ne kadar şaibeye bulaşmış ispatlanamamakla birlikte ( bu işlerin belgesi olmaz öyle ikide birde belgesini çıkarın demeyin artık lütfen biz bıraktık kargalarda yemedi vallahi) dedikodularında bini bir para ...
Sn.Aziz Yıldırım, Sn. Nihat Özdemir amiralliğindeki Fenerbahçe yönetimi , görülüyor ve anlaşılıyor ki, bugün itibariyle menfaati olacak herkesi yanına alıp kullanır, işi bitince de sıkılmış limon gibi atar ( bu işi müteahhitliklerinden ötürüde çok profesyonelce yaparlar). Tehdit, şantaj, baskı, şiddet, saldırgan ve kışkırtıcı hareketlerin hepsi Sn. Aziz Yıldırım başta olmak üzere Fenerbahçe yönetiminde . Hiçbir zaman uzlaşmak istemedi ve uzlaşmadan yana tavır takınmadı.
Bütün bunlara karşın Fenerbahçe Başkanı Sn. Aziz Yıldırım ve yönetim kurulundaki arkadaşlarının egoizmi yüzünden Fenerbahçe’ye karşı oynanan oyunları ( sanki varmış gibi) öne sürerek ; taraftarları, kamu düzenini bozacak ölçüde toplumsal şiddete yönlendiriyorlar ve bu konuda Ceza Kanununa da aykırı davranarak suç işliyorlar. Fenerbahçeye karşı oyun varmış gibi yaptıklarına bakmayın dertleri sadece adil yarışmadan egoları gereği zevk almadıklarıdır. Kendilerine karşı önemli bir muhalafet te yok aslında TFF yönetim kurulunda var diye düşünüyorsanız peki aşağıda vereceğim örneği nasıl değerlendireceksiniz. ( bu gerçek anlamda FB Yönetimin mart kedisi taktiğinden başka bir şey değildir)
14. hafta Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi oynandı, 15. hafta Trabzonspor-Fenerbahçe , 16. hafta Fenerbahçe-Galatasaray derbisi oynandı . Beşiktaş maçındaki olaylar nedeniyle Fenerbahçe’ye verilen 1 maç seyircisiz oynama cezası Galatasaray derbisinden sonra açıklandı. Bunu herkes biliyorki bilinçli olarak böyle yaptılar . O cezayı Galatasaray derbisinden önce verebilecek bir kurum var mı? Ceza zamanında verilse, Fenerbahçe, Galatasaray maçını seyircisiz oynamayacak mıydı? Bu da Galatasaray’ın lehine değil miydi? Ama işte Türk Futbolu yöneten TFF, şeytanın bile aklına gelmeyecek bir şekilde bu işi çözdüler peki çözdülerde ne oldu sanki yaranabildilermi Fenerbahçe Başakanı Sn. Aziz Yıldırım ve ekibine . Kocaman bir hayır . Bu TFF yide anlamak mümkün değil 2 yıldır Fenerbahçe Yönetinime ve onun başındaki Sn. Aziz Yıldırıma yaranmağa çalışıyor acaba iyi geçinebilirmiyiz diye. Ama hayır Fenerbahçe yönetimi ve Başındaki Sn. Aziz Yıldırımla geçinebilmenin yolu kayıtsız ve şartsız teslimdem geçiyor .
Yukarıda da değindiğim üzere aslında TFF nin Fenerbahçe yönetimine ve başındaki Sn. Aziz Yıldırıma karşı herhangi bir karşıtlıklarıda yoktur aslında ama...
Bu yazıyı daha binlerce örnek vererek uzatmak mümkün, çünkü Fenerbahçe yönetimi va başı Sn. Aziz Yıldırım o kadar çok açık veriyorlar yada ne yasadan nede kimseden korkmadıkları için herşeyi aleni yapıyorlar ki toprak mümbit dolayısıyla bilgi ve belge çok. Ama bu yazıyada bir son gerek. Sonraki yazılarda başka rezaletlere değinmek üzere.
Gelelim yazının başlığı ile ilgili son sözü söylemeye.....
Gerek Futbola siyaseti karıştıranlara gereksede buna alet olanlara gereksede bunları ( bu yazıya karşın ve hala) göremeyenlere karşı bizde boykot silahımızı kullanalım gerek siyasette gerek ticarette gerek iş hayatımızda ve gereksede futbolla ilgili ister klüp isterse ulusal bazdaki düşünce ve tavırlarımızda bunları
İLLAKİ AHLAK DİYEREK
PROTESTO EDELİM - BOYKOT EDELİM

Cuma, Aralık 22, 2006

BİR DOSTUN SORULARINA SKY TÜRK TEN GELEN CEVABA CEVABI

Nihal Hanım,
Can bey benimle sizin aracılığınız ile haberleştiği için teamüllerinize aykırı düşmemek amacıyla ben de size yazmak zorunda kaldım. Zamanınızı aldığım için özür dilerim. Yazdıklarımızı Can beye iletirseniz sevinirim. Teşekkürlerimle..

Sn. Küçükyıldırım,Cevaplarınız için teşekkürler ederim. Evet, yanılmamışsınız.. Şahsi merakımı gerçekten de Özcan Oal celbediyor. Ancak, özel hayatı değil elbette. Özcan Oal, işinde gücünde sade bir vatandaş değil.. Sayenizde, kamuoyunu aydınlatmaya matuf yorumlar yapıyor, görüşler ileri sürüyor, iddialarda ve hatta suçlamalarda bulunuyor. Yani bir anlamda toplumun bilgilenmesine yönelik bir fikri eylemde bulunuyor. Kendisinin kumar alışkanlığı sizin tabirinizle "sosyal" bir boyut ise işin bu tarafı da toplumsal ve hatta kamusal bir boyut oluşturuyor. Bu anlamda, toplumun fikri şekillenmesine katkıda bulunan herkesin buna uygun nitelikleri haiz olması beklenir. Bundan doğal ne olabilir? Oal işinde gücünde biri olsa kumar oynaması veya oynamaması bizi hiçbir şekilde ilgilendirmez... Ama programlarınızda ileri geri, mesnetsiz ve tutarsız iddialarla kamuoyunu yanlış yönde etkilemeye matuf girişimler içinde bulunduğu için kendisinin nitelikleri bu durumda önem kazanıyor. Mesela siz alkol bağımlılığı olan ve diyelim ki bu nedenle fikri muhakemesi zaman zaman pek yerinde olmayabilen birini yorumcu diye programınıza çıkarır mısınız?? Aynı şey değil belki de... Ama ben de durumu anlayabilmek için sormuştum sorularımı yalnızca... Yoksa kendisini eleştiren bir ifade de kullanmamıştım. Ayrıca kumarı ya da kumarhanelerin yasaklanmasını eleştirdiğim filan da yok..Ama kumar merakı ya da illetinin ne olduğunu anlayabilecek ve bunu kimselere tavsiye etmeyecek kadar aklım ve görgüm var. Kumar bağımlılığı orada kalmaz, siz de bilirsiniz.... Unutmadan, yazınızda geçmiş, 57 yaşındayım.. Özcan Oal'in aktif hakemliğini de yaşım icabı çok yakından biliyorum.

Gelelim cevaplarınıza Sn. Küçükyıldırım
1. Olay, sandığınız gibi Özcan Oal'in "şahsi meselesi" filan değildir. Kendisi bir kumar tutkunu ise, verdiği aklın bence pek bir önemi yoktur. Bunu anlamak istemiştim. Ama bu hususun sizi ilgilendirmediğini görüyorum.. Bundan üzüntü duyuyorum. Yine de Skytürk'ün bir karakol olmadığına sevindim. Doğrusu da budur. Kimsenin kumar ya da benzeri tutkuları bir başkasının uğraşacağı işlerden değildir. Ama biz izleyicilerin de, bir anlamda kamuoyu oluşturma ya da yönlendirme anlamında kamu görevi yapan kişileri, kendilerini başka alanlarda bağımlı kılabilecek merak ve tutkularına göre değerlendirme hakkımız vardır... İnançlarına veya düşüncelerine ya da benzer kıstaslara göre demedim, dikkat edin... O nedenle de Özcan Oal'in hakemliğindeki kusurları ve eksikleri ile ilgili herhangi bir görüş bildirmemiştim.. İsterseniz bildiririm de...
2. Ben ilkesel düzeyde bir soru sormuştum, sizse Cihan Oskay'dan örnek vermişsiniz. "Dolandırıcılığa varan iddialarla gündeme gelen Cihan Oskay" diye buyurmuşsunuz. Doğrusu şaşırdım. Özcan Oal'i konuşurken aklınıza neden örnek olarak Cihan Oskay geliverdi, pek anlayamadım. İkisi arasında nasıl bir ilişki olabileceğini de doğrusu kestiremedim. "Özcan Oal sizden benden bir para mı almış?" buyurmuşsunuz.. İtiraf edeyim benden bir para almadı, kimlerden ne aldığını ise inanın ben bilmiyorum. Böyle bir iddiada da bulunmadım zaten. Benim kendisine karşı kin güttüğümü zannederek herhalde böyle bir zehaba kapıldınız.
3. İlk iki soruma cevap vermediğiniz gibi bu sorumu da cevapsız bırakmışsınız. Bize ne Özcan Oal'in kazandığı parayı nasıl harcadığından..? Zaten sorulan bu değildi ki... Kendisinin özel hayatını magazin servislerine sormamı öğütlemişsiniz.Yani bozacıyı şıracıya mı sormamı öneriyorsunuz Sn. Küçükyıldırım..? Çok anlamadım bu önerinizi. Magazin programlarına çıkarılan kişiler bence övünülecek nitelikleri ile ekranlarda boy göstermiyorlar.. Şimdi bu öğüdünüzden sonra, Özcan Oal'i magazin programlarında görürsem şaşırmamam gerektiğini mi anlamalıyım bu sözlerinizden..?
İlaveten, Özcan Oal'in hakemlik geçmişini de TFF'ye sormam gerekmiyor. Bunu zaten biliyorum. Şaşırtıcı olan, biz izleyiciler bu geçmişi pekala bilirken, siz spor programı yapımcılarının pek bilmiyor olması Sn. Küçükyıldırım... Kusura bakmayın ama sanki tam tersi olmamalı mıydı? Son olarak, bahisçileri "milli takımda hep birlikte alkışlıyoruz" iddianız ya da yakınmanız da beni oldukça şaşırttı Sn. Küçükyıldırım. Bir kere kendi payıma söyleyeyim, ben asla alkışlamıyorum. Bahisçilerin ve rakiplerini rencide etmeyi alışkanlık haline getiren amigo kılıklı futbolcu müsveddelerinin milli takımda yeri olmadığını düşünüyor ve savunuyorum. Bu konudaki görüş ve taleplerimi TFF'ye de yazdım. Evet, "aynı hassasiyeti" o konuda da gösterdim Sn. Küçükyıldırım. Size de tavsiye ederim. Doğrunun, aydınlığın ve erdemin yanında olun. Maruzatım zaten buydu..
Ortada eğer bir yakışıksız durum varsa, ki bunu anlamak istemiştim, bunun ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmaktı amacım... Ben anlayacağımı anladım.. Sanırım siz de...
Saygılarımla çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Tahsin Usluoğlu
BİR DOSTA SKY TÜRK "FUTBOL HATTI" NDAN GELEN EVLERE ŞENLİK CEVAP

Sn İzleyici ;

Sorduğunuz üç soruda da anlaşılıyor ki şahsi merakınızı celp eden tek konu Özcan Oal’ın Özel hayatı…
Size öncelikle hatırlatmak isterim ki dünyanın ileri birçok ülkesinde kumarhaneler halka açık olup Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de on binlerce sanatçımız işadamımız ve daha sayamayacağım ya da şahsımın herkesle paylaşamayacağı isimler de buralara giderek kumar oynamaktadırlar. Bundan 8 yıl evveline kadar ki yaşınızı bilmiyoruz Türkiye Cumhuriyeti’nde de binlerce insan göğsünü gere gere Şahsi alışkanlıklarını ya da zevklerini bu ülke sınırları içerisinde yapmaktaydı.Ve kimse mimlenmiyordu. Kısaca kumarhane yasağı gelmeden ya da geldikten sonra da tanınmış binlerce isim bu alışkanlıklarını bir şekilde devam ettiriyorlar.
Bu olayın sosyal boyutuyla ilgili bir açıklamadır.Yarın bu ülkede kumarhaneler serbest kalırsa ne diyeceksiniz? O zaman neye dayanarak bu eleştiriyi getireceksiniz?Belki siz ya da tanıdığınız kişiler de oralarda olacak.
Bu kararlar siyasi iktidarları ilgilendirir bizim iş kolumuzu değil.Üstelik bir kez daha tekrarlıyoruz bu ülkede Kumar oynayan kişi Özcan Oal değildir sadece sizinle paylaşamayacağımız ama tanıdığınız Yüzlerce isim var özel yaşantısında istediği gibi yaşayan. Bunu olayın sosyal boyutunu anlatmak için hatırlatmak istedik.

Gelelim tek tek sorularınızın cevaplarına;
Cevap 1 - Özcan Oal’ın da bu konudaki olayı şahsi meselesi olup Skyturk’te yaptığı program kumarı övücü ya da tanıtıcı değil, Spor dünyasında kimsenin inkar edemeyeceği kendi bilgi birikimi ile ilgili konulardır.
Yani kısaca kendisinin özel yaşantısındaki konuları Skyturk Spor servisi tarafından sorguya çekilmemiştir.
Bu hakkı siz kendinizde görseniz de biz hiç kimsenin özel hayatına müdahil olmadık.Ne bu ülkede türk futbolunun bildiği yaşı altmış küsürlerdeki bir Özcan Oal’ı ne de 20 yaşında yanımızda çalışan Bir genci.Burası bir karakol değil anlayacağınız.

Cevap 2-Elma ile armudu karıştırmadan olaylara bakmak gerekir.Özcan Oal sizden benden bir para mı almış ya da adı dolandırıcı olarak mı geçiyor ki 40 yıldır içinde bulunduğu
Camiayla ilgili yorumlar yapmasın? Yani adı dolandırıcılığa varan iddialarla gündeme gelen ‘’Cihan Oskay’’ herkes tarafından dikkate alınacak ama 40 yılını Futbol dünyasının göbeğinde geçiren bir zat kendi yaşadıklarını yorumlayamayacak öyle mi?
Bu soruda da sadece şahsi bir kin sezinlemek dışında bir şey göremedik.

Cevap3-Daha önce de belirttik.Birbirinin Aynı tek sorunun üçüncü şıkkını da cevaplayalım.Özcan Oal’ın şahsi kimseyi kullanmadan ya da kimseyi dolandırmadan kendi kazandığı parayı nasıl harcayacağı Kimseyi pek tabi ki bizi de ilgilendirmez.Biz sportif anlamdaki kişiliği ile ilgili kısmını kullanıyoruz Özcan Oal’ın ,özel hayatıyla gündemde tutmuyoruz.
Bu kadar özel hayata meraklı iseniz sorduğunuz bu soruyu bir magazin servisine sorabilirsiniz. Ya da geçmişle ilgili muhasebe yapmak isterseniz de TFF’ye başvurabilirsiniz.Biz son dört senedir kendisi ile program yapıyoruz hakemlik dönemlerini bu kurumlardan öğreniniz.
Kısaca biz bir spor programı yapıyoruz.Ve öncelikle hatırlatmak isteriz ki ‘’Futbol Hattı’’nda kimsenin özel yaşantısını masaya yatırmıyoruz. Yapılan yorumlarda da bahsi geçen isimlerin . özel hayatları ile ilgili Haber ve ya yorum kullanmıyoruz.
Şahsi olarak tanıdığımız Özcan Oal futbol dünyasında köklü bir geçmişi olan ve yıllarca sahalarda hakemlik yapmış bir isimdir. Bizim kullandığımız kısımda bu zaten.
İnşallah sizin için yeterli olmuştur.Yoksa bu tür sorgulamalara girersek tvlerde dinlediğiniz daha birçok isim içinde birçok haber yapılmıştır.Ayrıca kendi Maçına dahi iddia oynadığı tespit edilen bazı isimleri de milli takımda hep birlikte alkışlıyoruz şu an.
Umarız onlara da aynı hassasiyeti gösterirsiniz.
Teşekkürler;

Skyturk Spor Servisi
BİR DOSTUN SKY TÜRK TE YAYINLANAN "FUTBOL HATTI" PROGRAMI EDİTÖRÜ SORDUĞU SORULAR


"Futbol Hattı" programı Editörünün Dikkatine ;

"Futbol Hattı" programınızın konuk yorumcusu Özcan bey, Kuddusi Müftüoğlu'nun Galatasaray maçı yöneteceğini ve bu maçta Galatasaray'ı kollayacağını söylemiş haftalar önce..
Kendilerinin "karanlık" işleri çok iyi bildikleri anlaşılıyor.
Merak ettiğim bir konu var... Lütfen kendilerine sorar mısınız?
"Özcan bey ile ilgili sürekli olarak kumarhane haberleri okuyoruz. Hatta bir kumarhane baskınında yakalanmamak için pencereden atladığını yazdı gazeteler. Aradan zaman geçmedi, yine yakalandı dediler.
1. Kumar huyu bir tutku mudur kendilerinde? Kumar oynamayı mı seviyor? Yoksa sadece arkadaşlarını görmek için tesadüfen mi o mekanlarda bulunuyor?
2. Adı çokça kumar işlerine karışan birisinin toplumda düşmanlıklar doğurabilecek böylesi kritik konularda yorumculuk yapabilmesini kendileri doğru buluyor mu? Yani böyle birisinin yaptığı yorum ve suçlamalarına bizat kendileri inanır mı?
3. Gerçekten gazetelerin yazdığı gibi kumar oynamayı seviyorsa, ne zamandan beri bu tür mekanlara devam ediyor? Aktif hakemliği sırasında da bu merakı var mıydı....??"
Özcan bey kendisi ya da "Futbol Hattı" editoryası aracılığı ile Hani, Özcan bey ile ilgili bir çok şey duyarız eskiden beri, şimdi de öyle, ortada bilinmedik bir konu kalmasın. Saygılarımla,

Tahsin Usluoğlu
BİR DOSTUN FENERBAHÇE-E. FRANKFURT MAÇI HAKEMİ İÇİN GİRİŞİMLERİ


Fenerbahçe'nin 2-2 biten Eintracht Frankfurt maçındaki Hollandalı hakemin Fenerbahçe yanlısı tutumu nedeniyle Hollanda'nın Ankara Büyükelçisi nezdinde kendisini tebrik ettiğime dair mesaj.. Bu mesajın benzerini UEFA'ya da ilettim. Selamlar ve sevgiler,
Tahsin


Subject: Congratulations for Mr. Jan Wegereef

His Excellency Ambassador Mr. P. M. Kurpershoek,

I am very much happy from and pleased with the administration of your native Mr. Jan Wegereef, who is the UEFA referee for the soccer game played yesterday between Fenerbahçe and Eintracht Frankfurt in İstanbul and I want to congratulate him in your high personality for his conduct in favour of Fenerbahçe. I believe that with any referee from any country, Fenerbahçe could not obtained the result which Mr. Jan Wegereef had granted to herself last night..
You are kindly requested to forward my best wishes and sincere thanks to Mr. Jan Wegereef whom I am expecting to see him in the next games of Fenerbahçe as well for his apparent favours to Fenerbahçe during the game.
By this occasion, I wish the Netherland's community here in Turkey a merry and happy Christmas.
With my best regards, Mr. Ambassador

Tahsin Usluoğlu


cc. Mr. Th. J. M. van Oorschot
Ms. Jacinta van Waterschoot
Sn. HALUK ULUSOY A AÇIK DESTEK

Sn. Başkan sizin bu işi yapabilecek en doğru kişi olmadığınızı düşünmeme karşın şu anda size karşı açılan bu yıldırma ve yıkma kampanyasını sadece ve sadece fenerbahçenin sizi malum ve haksız nedenlerle suçlamasından kaylandığını canı gönülden bilmekte ve sizi bu konuda gerek siyasiler ve gerekse sn. canaydın ve sn. gökçek karşısında sonuna kadar desteklemekteyim. bu konuda özellikle sn. hükümet üyesi öncelikle sizin de değindiğiniz üzere en yakım siyasi arkadaşlarının pişkinliklerine ses çıkarması gerekirken kolay olanı ve tribünlere oynamayı seçiyor diğer taraftan sn. gökçek i anlayabiliyorumda sn. canaydın ı bu konuda anlamakta gerçekten çok ama çok zorlanıyorum (eğer genel kurulun toplanmasını isteyeceği haberi doğru ise) diğer taraftan özellikle fenerbahçe yönetiminde bulunan ve en ateşli bombardımanları yapan sn. müteahhitin de neden bazı kurumlarada ihaleye katılamz yaptırımı ile karşı karşıya olduğunu kimse sorgulamaz. nacizane önerim de giderseniz bile çarpışa çarpışa gidin.
Türkiye Futbol Basının Çok Değerli Yazar ve Yorumcuları

Uzunca bir süredir Türkiye’de futbolun futbol olarak oynanmadığı konusunda şu yada bu nedenle yazılar kaleme aldınız, yorumlar yaptınız ve bunlar futbol kamuoyu hafızasında bir şekilde yerini aldı.
Herbirinize teker teker sorulsa; bunu mutlaka futbolun adil ve ahlaklı bir spor olarak yapılması adına yaptığınızı ifade edersiniz ancak maalesef yer yer ve zaman zaman tuttuğunuz yada gönül verdiğiniz takımlar lehine tarafgirliğinizi amigoluk düzeyine çıkardığınızda ayrıca gazete sutunlarında yada tv arşivlerinde yerini almıştır. Zaten medyanın çok kısıtlı olanaklarla çalıştığı dönem ile özellikle zatı alilerinizin kalemşörlük yaptığı bu günleri kıyasladığımızda; kamuoyunda çatışma ve tribünlerdeki anarşik ortamın oluşmasında nasıl ulvi katkılarınızın olduğu çok açık şekilde görülecektir.

Ama herbirinize tahsis edilen köşede yada ekranda göğsünüzü gere gere gerek futbolculuğunuzda/ hakemliğinizde gerekse de yazarlığınızda/yorumculuğunuzda herkesin canı gönülden inanmasını isteyerek bu işi ahlaklı, edebli ve kurallarınca yaptığınızı beyan edersiniz. Bu yazının yazıldığı bazılarınızın da idari menajer olarak çalıştığı da göz önüne alınırsa allahaşkına söylerminiz bu futbolun irtifa kaybetmesine kim neden oluyor sizin cenahta. Yoksa futbol yinede ahlaklı ve düzgün oynanıyor da biz mi yanlış görüyoruz? Yoksa siz de bizim gördüklerimizi görüyorsunuz da bir takım nedenlerle ( iş kaybetme-kurşunlanma-öldürülme vb) mi ses çıkaramıyorsunuz? Yoksa sizler yazılarınızda yada yorumlarınızda bunlara değiniyorsunuzda gazeteleriniz yada tv lerinizmi bunları yayınlamıyor? Yoksa sizler bu işlerin bu taraflarına biz karışmayız mı diyorsunuz? Şimdi biliyorum ki her biriniz bunlara hayır canım ben bunların hepsini layıkı ile yerine getiriyorum ama diğerleri görevlerini doğru yapmıyorlar diye cevap veriyorsunuzdur.

Futbol ahlakının en fazla yara aldığı konulardan birinin şike olduğu konusunda sanırım istisnasız herkes hemfikirdir. Ancak her ne hikmetse bu konuda ki yorum ve hükümleriniz de tarafgirliğinizle sınırlı oluyor; hiç araştırmadan soruşturmadan gönül verdiğiniz takımlı ilgili bir şey söyleniyorsa refleksleriniz devreye giriyor ve red mekanizması otomatikman çalışıyor. Oysa olması gereken bu tür dedikodular bile “ şuyu u vukuundan beterdir” atasözü önergesi doğrultusunda ciddiye alınarak tarafsız bir gözle ve illaki ahlak kazanmalı düsturu ile sonuçlandırılmalıdır.

Bütün bu hepinizinde ittifak edeceğini düşündüğüm genel doğrular çerçevesinde ;

1. Fenerbahçe –Ankaragücü maçı ile ilgili şaibe ve dedikodular sizi hiç rahatsız etmedi mi? Etti de inanmadığınız için mi ilgilenmediniz? Etti ve inandınız ama yazamadınız mı? Yazdınız da yayınlanmadı mı? Yayınlandı da biz mi görmedik? Yoksa hepiniz bu konunun delilinimi aradınızda bulamadınız? Delili buldunuzda inanmadınız mı? Delili buldunuzda elinizden mi alındı? Yoksa birileri bu işlerin belgesi olur mu dedi de ona inandınız?
2. Fenerbahçe –İstanbulspor maçı ile ilgili şaibe ve dedikodular sizi hiç rahatsız etmedi mi? Etti de inanmadığınız için mi ilgilenmediniz? Etti ve inandınız ama yazamadınız mı? Yazdınız da yayınlanmadı mı? Yayınlandıda biz mi görmedik? Yoksa hepiniz bu konunun delilinimi aradınızda bulamadınız? Yoksa Tasarruf Mevduat Sandığı bilirkişilerinin raporları sizin için inandırıcı mı değildi? Mahkemeden alınan kararlarda mı yeterli değil di sizce? Bunları delil olarak buldunuzda inanmadınız mı? Yoksa bunları istediniz de size kopyeleri mi verilmedi? Yoksa sizlere belgeleri verdiler de siz bunları yeterli mi bulmadınız?
3. Fenerbahçe –Samsunspor maçı ile ilgili şaibe ve dedikodular sizi hiç rahatsız etmedi mi? Etti de inanmadığınız için mi ilgilenmediniz? Etti ve inandınız ama yazamadınız mı? Yazdınız da yayınlanmadı mı? Yayınlandı da biz mi görmedik? Yoksa hepiniz bu konunun delilini mi aradınızda bulamadınız? Delili buldunuzda inanmadınız mı? Delili buldunuzda elinizden mi alındı? Yoksa birileri bu işlerin belgesi olur mu dedi de ona inandınız?
Soruları beni çok rahatsız ediyor ve bunları daha detaylı bilenler olarak özet te olsa cevap verirseniz çok sevinirim.

Saygılarımla
FOTOMAÇ GAZETESİ YAZARI SN. BÜLENT TUNCAYIN YAZISI
YORUMSUZ

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım dönüş kararını açıkladığı kongrede; federasyonu ve devleti ligin son 6 haftasını incelemeye çağırdı. İtalya örneğini de vererek lige şaibe karıştığını ima etti. Yanıt federasyondan anında geldi: "Başvurun, tüm sezonu inceleyelim!" Tepki ise Trabzon cephesindendi. 2. başkan İbrahim Hacıosmanoğlu, "Ben de Trabzon 2. Başkanı olarak elimizden alınıp Fenerbahçe'ye verilen 2 sezonun incelenmesini istiyorum" dedi. "Son 6 haftada ne olmuştu?" diye bir kez daha baktım. F.Bahçe, Sivas'ı 3-0, G.Saray'ı 4-0, Trabzon'u 3-2, Erciyes'i 4-2 yenmiş, Vestel'e 5-3 yenilmiş, Denizli ile 1-1 kalmış. G.Saray da D.Bakır'ı 3-1, Rize'yi 4-2, Ankaraspor'u 4-0, Beşiktaş'ı 2-1, Kayseri'yi 3-0 yenmiş, F.Bahçe'ye 4-0 yenilmiş. Rakipler ya düşme tehlikesi yaşayan kulüpler ya da ezeli rakipler. Bu maçlarda skoru etkileyen dış faktör de yok gibi. Sonuç olarak Aziz Yıldırım'ın "Son 6 hafta incelensin" çıkışı bana; "Asla dönmem" sözünden dönmesinin getirdiği çıkmazdan kurtulma manevrası gibi geldi.