Pazartesi, Aralık 26, 2005

KISA KISA DEVRE ARASI TRANSFERLERİ

Fatih AKYEL Trabzonsporda :
Maaşallah adam dönüyor dolaşıyor bir yerlerden teklif alıyor ve her gittiği yerde de rahat durmuyor, sürekli nifak ve entrika üretiyor. buna karşın sürekli kendisine birileri talip oluyor ancak onlarda pişman oluyorlar ama.
Bu kadar çok aliplisi olması beni herzaman çok şaşirtmıştır çünkü bu muhterem inanılmaz derecede hatta ve hatta rıdvan dan sonra gelmiş en örgüsü zayıf birisidir ya.
Trabzon spora hayırlı ve de uğurlu olsun.
Okan KOÇ Galatasarayda:
Şu Galatasarayı yönetenleri gerçekten anlamak çok zor yahu... Okan KOÇ 2 yıl önce size söz verip oyalayıp oyalayıp ve sizin sırtınızdan Beşiktaş ile yaptığı pazarlık neticesinde rakamı yükseltip sonrada size çalım atan değilmiki yine döndünüz aldınız. Biraz da futbolcunun futbol kumaşı dışındaki kumaşınada bakınız arkadaş. Galatasaray şampiyon olmayabilir ama Atatürkün veciz sözüne uygun futbolcular alınız.
GS li ALTAN ÇAYKUR RİZESPORDA:
İşte Galatasaray yönetimin bir aczi daha bu kadar yetenekli hem sağda hem solda oynayabilecek bir futbolcuyuda elinden kaçırdı. Mutlaka sezon sonuna kadar kiralık verdik neyapalım burada kadroda direk yerbulamıyordu diyecekler ya inanmayın bilinki başka şeyler var bu işin arkasında. Bu durumda tabiiki Gerets bey kendi getirdiği ama takıma uyum ve katkı sağlamayan Marek adlı futbolcuyu göndermektense , marekin yerini sarsacak/alacak futbolcuyu göndermeyi tercih etti.

Pazar, Aralık 25, 2005

Galatasaray Üzerine Oynanan Oyunlar/Komplolar:
- Son zamanlarda Galatasaray gibi büyük bir kulübün çöküşün eşiğine getiren başkanımız Özhan Canaydın’ın aslında Galatasaray üzerine kurulan komploların bir parçası olduğunu biliyor muydunuz?
Her şey Özhan Canaydın’ın kongre seçimlerinde usulsüzlük yapılarak başkan seçtirilmesiyle başlar. Şöyle ki: Anayasal hukukta seçimler gizli oy, açık sayım prensibiyle yapılır; oysa kongrede, kongre başkanı Oğuz İmregün bu temel prensiplerin hiçbirini uygulamamıştır. Hatta Galatasaray tarihinde hiç görülmemiş bir biçimde oylar gizli zarflara değil alenen atılmıştır. Bununla kalınmayıp tüzüğün daha seçim maddesine geçilmeden kongre salonuna oy sandığı getirilip, henüz konuşmalarını yapan Özhan Canaydın karşıtı kongre üyelerinin oy kullanmaları engellenmiştir. Bunun yanısıra sandıklar açıldıktan sonra da bazı sandıklarda oy pusulaların fazla, bazılarında da oy pusulalarının eksik olduğu anlaşılmıştır. Bu kadar tesadüf bizce fazla. Buradan çıkarılacak sonuç ise birileri Özhan Canaydın’ın mutlaka seçilmesini istemesi. Bizce bu birileri Aziz Yıldırım ve yardımcılarıdır.

- Aziz Yıldırım, Fenerbahçe ve Özhan Canaydın Bağlantısı
Bu bağlantıyı kanıtlayabilmek için Özhan Canaydın’ın yakın çevresini incelemek gerekir. Özhan Canaydın’ın 26 Temmuz 2002 Milliyet Spor gazetesinde Halil Özer imzalı yazısına bir göz gezdirmek yeterlidir:
‘Aleyhinde konuşmam’GALATASARAY Başkanı Özhan Canaydın, ezeli rakipleri Fenerbahçe ile aralarına kimsenin giremeyeceğini söyledi. Rekabetin sadece sahada yaşandığını açıklayan Canaydın, Fenerbahçe’yi ve Fenerbahçeliler’i çok sevdiğini vurguladı. Canaydın, "Kimse beni Fenerbahçe aleyhine konuşturamaz. Babam öldüğü zaman cenazede bir tek Galatasaraylı basketçi vardı. Ancak Fenerli dostlarımın hepsi yanımdaydı" dedi.
Buradan da anlaşılacağı gibi Özhan Canaydın’ın çevresinde her zaman Fenerbahçeliler olduğu sonucu çıkarılabilir, bu da yetmezmiş gibi yazının devamında Özhan Canaydın, Aziz Yıldırım ile olan dostluğunu şöyle ifade ediyor:
Aziz Yıldırım’a övgü
CANAYDIN, Fenerbahçe camiasından çok önemli dostlarının olduğunu da vurgulayıp, "Aziz kardeşimi de çok severim. Çok çalışkan ve iyi niyetli bir başkan. O da benim gibi bütün mesaisini bu iş için harcıyor" dedi.
Fenerbahçe camiasından çok önemli dostları olan, hileli bir biçimde Galatasaray başkanı olan, ve sanki bir Fenerbahçeli gibi Galatasaray Spor Kulübünün her dalda hezimete uğratan bir kişi olan Özhan Canaydın bizce Galatasaray’ı yıpratma projesinde baş karakterdir.
- Aziz Yıldırım bazı kongre üyelerinin aidatlarını ödüyor.
Bilindiği gibi bir kaleyi fethetmenin en iyi yolu onu içeriden fethetmektir. Bunun bilincinde olan Fenerbahçe yönetimi Ali Şen başkanlığı zamanından itibaren Galatasaray yönetimine köstebeklerini yerleştirmeye başlamışlardır. Hatta şu anda öyle bir duruma gelinmiştir ki bazı Galatasaray kongre üyelerinin üyelik aidatları Aziz Yıldırım tarafından bizzat ödenmektedir.
- Aziz Yıldırım Özhan Canaydın’ın başkan olması için çok çalıştı.
Galatasaray’ı sindirme projesinin son safhası olan Özhan Canaydın başkanlığı, Aziz Yıldırım’ın Tanju’nun Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye transferinden sonra en büyük başarısıdır. Bu proje bizzat Aziz Yıldırım tarafından organize ve finanse edilmiştir.

- Aziz Yıldırım rüşvet, şantaj, tehdit ile Galatasaray kongre üyelerini yanına çekti.
Kongre seçimlerinde yapılan usulsüzlükleri yukarıda zaten ifşa ettik, bir de satır aralarında kalan ve Özhan Canaydın’ın seçimi kazanmasını sağlayan asıl etken olan kongre üyeleri üzerinde durmak gerekir. Belki de en ilginç olay Özhan Canaydın karşıtlığı ile bilinen Turgay Kıran’ın seçim sırasında Özhan Canaydın’ı desteklemesi, hatta Canaydın yönetiminde yeralmasıdır. Peki onurlu bir Galatasaraylı olan Turgay Kıran niye son anda saf değiştirdi? Bu sorunun yanıtı her taşın altından çıkan Aziz Yıldırımdır. Aziz Yıldırım ilk önce Turgay Kıran ve onun beraberinde bulunan kongre üyeleriyle Turgay Kıran’ın sahibi olduğu Radio Contact’in merkezinde buluşmuş, ve Aziz Yıldırım Turgay Kıran ve bir grup kongre üyesine reddedemeyeceği bir teklif yapmıştır. Bunun üzerine Turgay Kıran saf değiştirip Özhan Canaydıncı olmuştur.

- Fenerbahçe kongre üyesi Şansal Büyükağa neden Özhan Canaydın hakkında hep iyi konuşur?
Bunun basit bir açıklaması vardır, çünkü Özhan Canaydın gizli Fenerbahçelidir. Bugüne kadar Galatasaray’ı yerden yere vuran Şansal Büyükağa Özhan Canaydın seçildikten sonra birden Galatasaray sempatizanı olmuştur. Bunun tek açıklaması Özhan Canaydın’ın Fenerbahçeli arkadaşları arasında Şansal Büyükağa nın da olmnasıdır.

- Özhan Canaydın gerçekleri nelerdir?
Özhan Canaydın 6-0’lık hezimet sonrası bir Fenerbahçeli gibi her golden sonra heyecanını saklayamamış, bir Fenerbahçeli gibi golleri ayakta alkışlamıştır. Maçtan sonra Aziz Yıldırımı yanağından öperek tebrik etmiştir.
Bülent, Hakan Ünsal, Arif Erdem, Özhan Canaydın’ın Galatasaray aleyhine çalıştığını anlamaları üzerine açıklama yapacaklarını basına duyurmuş, her nasılsa bu futbolculardan hiçbir açıklama gelmemiştir. Bunun arkasında Özhan Canaydın ve sevgili kardeşi Aziz Yıldırım’ın baskı ve sindirme politikaları vardır. Aynı durum Ergun Gürsoy’un Özhan Canaydın ile tartışmalarında yine gözler önüne serilmiş, her nasılsa Ergun Gürsoy fazla konuşamadan susturulmuştur.
Özhan Canaydın Türkiye kupası karşılığında lig şampiyonluğunu Fenerbahçe’ye hediye etmiştir. Bunu kavrayan Hagi ise yönetimle tartışmış ve sonuçta işine son verilmiştir. Basında Hagi hakkında yapılan çirkin saldırılar, Aziz Yıldırım’ın kolunun ne kadar uzun olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Galatasaray Kız Basketbol takımı küme düşmemek için ezeli rakibi Fenerbahçe ile oynadığı kritik maç sonrası aldığı yenilgi dolayısı ile soyunma odasında ağlarlarken, orada onları desteklemesi gereken, basketbol geçmişine sahip başkanları Fenerbahçeli dostları ile birlikte Köln’de şampanyalar patlatıyordu.
ŞAİBELİ ŞAMPİYONLUK!

Futbolla ilgili misiniz?
Eğer öyle iseniz, Beşiktaş ile Galatasaray arasındaki lig şampiyonluğunu soluk soluğa takip ediyorsunuzdur.
İki büyük takım arasında şampiyonluk yarışı da olur da, "şaibe" olmaz mı?
Olur. Olmaması imkansızdır.
Peki bizim medya ne diyor: Şaibe yoktur!
Spor muhabirleri bugünlerde, "futbol uzmanlarına" futbol federasyonunun
ve dolasıyla hakemlerin kasti olarak bir takımı (Beşiktaş veya Galatasaray'ı) kollayıp kollayamayacağını soruyor.
Alınan yanıtların özeti: Hiç olur mu öyle şey! Dost ve kardeşçe bir mücadele yapılmaktadır.
Koca koca futbol adamlarının bu yanıtları bir kez daha Türkiye gerçeğini gözler önüne sermiştir: Hani sorulur seyirciye, "tv'de ençok ne seyrediyorsunuz?"diye.
Yanıt hep aynıdır: "Belgesel..."
Eee, yalan!
Ama burası Türkiye!
Diyeceksiniz ki, siz tersini ıspat edin.
Peki edeyim!

Mustafa Kefeli adını kamuoyu Yahudi işadamı Nesim Malki'nin öldürülmesi olayında duydu. İşadamı Korkmaz Yiğit/Türkbank ihalesi gibi adı benzeri bazı adli vakalarda da geçti. Aranmaya başlandı. O da gizlice ABD'ye gitti. Sonra döndü, cezaevinde bikaç ay yattı. Şimdi tutuksuz olarak yargılanmaktadır.
Mustafa Kefeli futbolla da çok ilgilidir. Eski futbolcudur.
Ama sonra ki yıllarda futbolun yönetimiyle de ilgilenmiştir. İstanbul Organize Şube Müdürlüğü'ne verdiği ifadesinde bakın neler diyor:
"1997 yılında yapılan Futbol federasyonu seçimleri öncesinde Mehmet Ali Yılmaz bana federasyon başkanlığına aday olmamı teklif etti ve bana Celal Doğan ile kendisinin adaylıktan çekildiğini oylarını bana vereceklerini söyledi, ben de teklifi kabul ettim. Ankara'ya geldim. Benim karşımda diğer adaylar Haluk Ulusoy, Alp Yalman vardı. Seçim Ankara'da Türkiye Elektrik İdaresi misafirhanesinde yapılacaktı, oy kullanacak delegeler Ankara Shereton Oteli'nde kalıyordu. Kaldığım Shereton Oteli'nde yanımda beni destekleyen Prof. Kaya Çilingiroğlu, Şadan kalkavan, Ayhan Barmek vardı. Sonra Mehmet Ali Yılmaz ve Atilla Yıldırım geldi.
Atilla Yıldırım bana, Sedat Peker otelin en üst katında seninle görüşmek istiyor dedi. Yukarı çıktık. Sedat Peker bana, 'Hayırlı olsun. Biz elimizden geldiği kadar seni destekleyeceğiz' dedi. Ben de teşekkür ettim.
Aynı günlerde Gencay Çakıcı yanında şu an adını hatırlamadığım başka bir milletvekili ile dolaşıyordu. Gencay Çakıcı'nın gelme nedeni bana destek olmaktı, onu ağabeyi Alaattin Çakıcı göndermişti.
Yapılan seçimler sonucu ben kaybettim. Haluk Ulusoy kazandı. Haluk Ulusoy'un kazanmasından sonra Alaattin Çakıcı tarafından tehdit edildiğini ve ardından barıştırıldığını ve Haluk Ulusoy'un Alaatin Çakıcı adına 100 koyun kestirdiğini biliyorum."
Peki Haluk Ulusoy yalnız mıydı?
"Genel Kurul kulislerini tetikçilerin doldurduğu haberini alınca (Susurluk kahramanı) Korkut Eken'i otele gönderdim. Tetikçiler çekildi."
Mehmet Ağar, 25 Kasım 1998 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'ne o dönemdeki seçimi böyle anlatıyordu.
Evet sonunda seçimi Haluk Ulusoy kazanmasına kazanmıştı. Ancak Alaatin Çakıcı, H. Ulusoy'un başkanlığını kabul etmiyordu. Sonunda devreye hatırı sayılı bir isim girdi: Ergun Gürsoy!
GS eski futbol şubesi başkanı E. Gürsoy, H.Ulusoy ile A. Çakıcı'yı barıştırdı.
A. Çakıcı'nın iki isteği vardı. Biri; M.Kefeli'nin söylediği gibi H.Ulusoy'un 100 koyun kestirmesi. İkincisi: Futbol Federasyonu Başkan Vekili Hadi Türkmen'in istifası. İstekler hemen yerine getirildi. Koyunların ve H.Türkmen'in başı kesildi!..
Bir diğer aday Alp Yalman'a ne oldu dersiniz: Seçim öncesi adaylıktan çekildi. Çünkü onun arkasında "silahlı birlikler" desteği yoktu!
Ne diyor "koca koca futbol uzmanları": Türk futbolunda şaibe olmaz!
Hadi ordan...Hadi ordan...



Daha bir yıl önce, Susurluk Olayı'nın "yıldız isimlerinden" Ali Fevzi
Bir'in başta Sadık İlhan olmak üzere bazı hakemlere "şike yapmaları
için" kadın "sunduğu" haberlerini de mi duymadınız? Rüşvet tüm belgeleriyle
ortaya çıkarılmadı mı? Hatta bu olaya "anlı şanlı" Türk teknik
direktörlerinin de adı karışmadı mı?



Uzatmayalım. Aslında olayın hiç gizlisi saklısı yoktur.

Beşiktaş'ı şampiyonluğa taşıyan Sergen'in, Sedat Peker ile ilişkisini
bilmeyen mi var?

Soruyorum, bu futbolcuya kart gösteren hakemler tehdit ediliyor mu?

Beşiktaşlı Ali Eren'in nikah şahidi Sedat Peker değil miydi?

Sinan Ergin'in akrabası Alaattin Çakıcı aracılığıyla BJK menajerliğine
geldiğini futbol camiasında bilmeyen mi var?

Peki, Beşiktaş yöneticisi Yıldırım Demirören ile Haluk Ulusoy'un
akrabalığından habersiz olan var mı?

Türkiye gibi bir ülkede milyon dolarların döndüğü bir pazarda
"şaibenin" olmaması imkansızdır...

Bu olayın tarihsel kökeni İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin takımı
Altınordu'nun şampiyon yapılmasına kadar dayanır.

Dün ile bugün arasındaki tek fark:

Dün takımlar,devlete/hükümete güvenirdi; bugün mafyaya güveniyor!

Ve Türkiye'de her şampiyonluk şaibelidir!.

Ne yazık ki "şaibe yoktur" diyenlerin kendileri de şaibelidir
22.11.2005 tarihli hürriyet gazetesinde kendine damatlık kontenjanından yer ayrılan Ercan Saatçı şöyle buyurmuş:
"Anti-FENERBahçeKULÜPLER Birliği ismini değiştirmeli. Benim önerim, "Anti Fenerbahçeliler Birliği" Zaten bu birliğin yeni başkanı ilk kulisinde başarılı da olmuş bir isim. Okudunuz mu bilmiyorum, Konya- G.Saray maçı tarafsız sahada oynanacakmış. Gerçekten komik olaylar bunlar. Yöneticilik yaptıkları kulüplerini geliştirmek, katkı yapmak yerine, F.Bahçe düşmanlığı ile kendilerini de başarısız kıldılar. F.Bahçe’ye gelince.. F.Bahçe’nin bu kurumlardan beklediği hiçbir şey yok. Fenerbahçeli, büyük bir sağduyu ve sorumluluk anlayışıyla Türkiye Cumhuriyeti adaletine başvuracak ve büyük bir camianın tepkisinin de ne kadar büyük olduğunu herkese gösterecek. O zaman, o yaşlı adam ve diğerleri ne yapacak merak ediyorum"
damat ercan paşa kıymeti kendinden menkul paşa ya 17 kulup fenerbahçe için feragatta bulunup kulupler birliğini dağıtacaklar ve fenerbahçe daha rahat at koşturacak aynı 70 li ve 80 li yıllardaki gibi, yahu gerçekten bu paşa ve benzerleri milletle dalga geçiyorlar
-fenerbahçenin kimseye ihtiyacı yok buyuruyor ; bunun üzerine mademki tek başına kendine yeterli deniliyor o zaman ligden çekilsin kendi yedekleri ve destekçileri ile bir lig kursun orada oynasın denilince de koparıyor vaveylayı bu perhiz ne lahana turşusu
-hem mahkemeye başvuruda bulunacak hem de hemde camianın tepkisinin ne büyük olduğunu gösterecek yani mahkeme heyetinin arkasına yada heyetin masasının altına girip de oradan mı gösterecek bu ikisi birden nasıl olacak damat paşa hazretleri bir de bunu lütfedip yazsa iyi olacak.
-mahkemeden bir kara çıkar ise o yaşlı adam ve diğerleri mahkeme kararına uyarlar sen merak etme damat paşa hazretleri.

"İşte kampanyaGEÇTİĞİMİZ hafta F.Bahçe’ye karşı başlatılan kampanyadan bahsetmiştim. "Fenerbahçe’yi yıkalım kampanyasından" Dün de benzer şeyleri Ahmet Çakar köşesine taşımış. Bir yanda basın turlarıyla F.Bahçe düşmanlığını açığa vuran federasyon başkanı ve federasyon, bir yanda Tahkim Kurulu, bir yanda MHK, ve diğer yanda da Kulüpler Birliği.. Bu olaylar bir zincirin halkaları. Ve halkaları birleştirince "O yaşlı adam"ın sözlerini yadırgamıyorsunuz. "

bu iddialarada ancak gülünür ve ünlü bir atasözümüz damat paşa hazretlerine hatırlatılır. hani kedi mart ayında hem bağırır hem şey yapar ya. bunlarınkide böyle birşey işte. istiyorlarki elle attıkları gollere 5 puan verilsin (hani özel çaba gerektiriyor yaaa) hiç bir maçta hakem kime ne hata yaparsa yapsın yanlız fenerbahçe cumhuriyetine yapmasın ( yaparsa kasıt olur - anti fener cephesi olur ) her maçta bütün faulleri fenerbahçe kullansın (hangi takımın faul yaptığına bakılmaksızın) bütün goller fenerbehçenin attıkları hanesine yazılsın ( hangi takımın attığına bakılmaksızın) fenerbahçeli futbolculara özellikle de top ayaklarında iken kimse hamle yapmasın (paşa hazretlerinin abilerinin marifeti ile bir zamanlarda rıdvan için iblis kanunları önerdikleri gibi) fenerbahçeye atılan golleri hakemler bir bahane bularak mutlaka iptal etmeliler ( isterse karşı takım orta sahadan atsın) , kendileri "tanju suçsuzdur" gibi pankartlarla sahaya çıkarken adaleti etkilemek olmasın ama başka takımlar sahaya çıkarken " temiz lig istiyoruz" derlerse suç olsun hemen yargılama başlasın. semihe verilen ceza kaldırılırken normal sayılsın herhangi bir başka takımın futbolcusunun cezası azaltılınca da anormal olsun, fenerbahçe yönetim kurulu üyeleri herşeyi söyleyebilsinler ama zinhar diğer klup yöneticileri buna yeltenmesinler federasyon hem kendilerinden icazet alsın ama zaman zaman da ortadan davranayım der ise de tukaka, merkez hakem kurulu ve hakemler için kendileri herşeyi söyleyebilsinler ve mutlaka dedikleri gibi gerçekleşsin ama başkaları için aynı şeyler geçerli olmasın, tahkim kurulu sürekli bunların istediği gibi davransın daha yazılacak binlerce konu var ama yeter.
bütün bunların sonundada yaşlı adam bunlar bölücülük yapıyorlar ve eğer böyle gidecekse de kendileri bir lig kusun denilincede ortalık toz duman
bütün bunlara en hafifinden biele maytap geçmeyin diye cevap vermek lazım damat paşa hazretleri.
son söz o el kol hareketleri zaten kendi seyircisine değildi beyefendi hareket adrese ulaşmıştı da siz yeni yeni algılamaya başladınız galiba....