Perşembe, Temmuz 02, 2009

İŞTE FENERBAHÇE CUMHURİYETİ

EFES Pilsen, Fenerbahçe Ülker’i üst üste dört kez yenerek 2009 basketball sezonunu şampiyon kapadı ve uzun yıllardır nerede ise tüm spor etkinliklerinde yaşanan ve de genellikle başrollerinde Fenerbahçe olan bir vahşet yaşandı. Şeref tribününde sandalyeler havalarda uçuştu. Efesli basketbolcular dayak yedi. Şampiyon olmuş takım cümbür cemaat soyunma odasına kaçtı! İyi ki kaçtılar kaçmasalardı ne olacaktı kim bilir o arenaya düştükten sonra ve daha önce silahlı külahlı tribün terörü estirenlerin neler yapabileceğini kestirmek fazlada güç olmasa gerek. Peki Efesli oyuncular soyunma odalarına kaçtılar da ne oldu kurtuldular mı bu terörden? Nerdeeeee adamlar zincirlerini koparmışlar durdurana aşk olsun… Soyunma odaları basıldı, küfürler, yumruklar yer misin yemez misin faslından havalarda uçuştu. Neden peki? Efes Pilsen şampiyon oldu ya ondan işte ne olsun daha. Basketbol Ligi’nde şampiyon olarak ipi Fenerbahçe’nin önünde göğüslemenin bir bedeli olmalı tabii ki…

Şimdi bir takım aklı evvel Bab-ı Ali kalemşörleri başta da damat Ercan paşa olmak üzere; “Olaylar kötü oldu ama hele bir de Ergin Ataman’a bakın nasıl provokatörlük yaptı” gibi ipe ve sapa gelmez ama kudreti kayınpederinden menkul bu kardeşimize uygun gelen ve düşen açıklamalara ne demeli, hadi diyelim bu kardeşimizin duyularında sorun var ama ona katılan aklı başında imiş rolü yapan bir sürü besleme kalemşöre ne demeli… Konu bu açıklamalarla kurtarılacak kadar basit mi peki, değil tabii ki Federasyon başkanlığını Fenerbahçe’ye borçlu olursan karşılıkları olacak…

BU BİR FENERBAHÇE KLASİĞİDİR BUNU GÖRMEK GEREK

Eğer bu seri maçları Fenerbahçe kazanıp şampiyon olsaydı sorun olmazdı çünkü ortada sporda kaybetmenin de bir şık olduğunu asla kabullenmeyen bir Fenerbahçe yönetimi var yıllardır ve sürekli “yahu bu kadar büyük paralar harcıyoruz tabii ki şampiyonluk hakkımızdır” yaygarası yapıp etraflarına da bir sürü de besleme kalemşör toplayarak sanki diğer klüplerin bütçeleri öpücükten oluşurmuşçasına bir yaklaşımla ne kadar haklı olduklarının haykırmadılar mı?
Denilebilir ki; yahu bu kadarı da abartmadan da ötedir… Hadi şöyle kısaca bir hatırlayalım son 10 yılda olanları da hafızalarımızı tazeleyelim ve bakalım neyi ne kadar abartıyoruz.
Fenerbahçe – Ankaragücü maçında; hem de dönemim Fenerbahçe yöneticisi Hamdi Akın’ın açıklamasına göre para Ankaragücü tarafına teslim edilmesine rağmen;
Fenerbahçe – İstanbulspor maçında; hem de Tasarruf Mevduatı Sandığı bilirkişilerinin resmi raporlarına rağmen;
Fenerbahçe – Samsunspor maçında; hem de konu ile ilgili futbolcuların açıklamalarına ve telefon görüşmelerinin deşifre edilmesine rağmen;
ne Federasyonlar, ne ilgili Bakanlıklar, ne herhangi bir savcılık konu ile ilgilenmezse, basının Fenerbahçe’den akredide olmuş büyük bölümü bu kadar açık şikeye bile pes demez ise; şike Fenerbahçe yapınca normal ve makul karşılanırsa;

Meşhur Nisan 2009 tarihinde Ali Sami Yen’deki Galatasaray-Fenerbahçe maçının bitmesine ramak kala büyük olaylar çıkmış olmasına ve maalesef tam bu maç öncesi olayların baş aktörleri olan, Lugano, Emre, Semih, Selçuk, Volkan ile önemli bir toplantı düzenleyen ve baştan normalmiş gibi görünen ama yaşanan olaylardan sonra ise anlamı ortaya çıkan bu toplantıda daha önce “onlardan önemli işler yapmalarını istedim” diyen Fenerbahçe’nin başındaki bu zata acaba önemli istedikleriniz arasında Galatasaray’ın sahasının da kapanmasını sağlayacak olayların da çıkmasını istediniz mi diye bir soru soran olmamış ise;

Fenerbahçe stadında birkaç sezon önce yaşanan ve yayıncı kuruluşun; hem de her açıdan sonuna kadar ve hatta hiç korkmadan, sakınmadan ve utanmadan açıkça desteklediği ve hatta tam da Fenerbahçe yönetiminin istediği tarzda maç yayınları yapılmasını hazırlayan naklen yayın kameralarının kabloları kesilmiş ve kimsenin sesi çıkmamış ise, dahası utanmadan da bu olaylar Fenerbahçe’ye mal edilemez gibi yüzsüzlüklerle karşılanır ise;

Geçen yılın sonunda oynanan ve tıpkı olaylı kapanan Efes play off maçlarının tam benzerinin yaşandığı, Galatasaray-Fenerbahçe voleyball maçlarından sonra; maç serisinde 2-0 önde iken her şey yolunda imiş giden sonra seriyi 3-2 kaybedince; yine tıpkı Abdi İpekçi’de Efes maçından sonra olan taşkınlıklara, saldırılara kimse ses çıkarmaz ise;

Geçtiğimiz yıllarda yine Fenerbahçe stadında bir Beşiktaş maçı sonrası stadın yönetici ve futbolcuların kullandığı otoparkında rakip takım oyuncusunu döveceksiniz, kimse sesini çıkarmayacak, hatta yine bu olaylar Fenerbahçe’ye mal edilemez diyecekseniz ise;

Bu Fenerbahçe yönetiminin ve camiasının yaptıkları azdır gerçekten.

Peki şimdi soralım; o Fenerbahçe’ye mal edilemez, bu Fenerbahçe’ye mal edilemez diyenlere… Peki acaba Trabzonspor’a ya da Adanaspor’a mal edilmesi sizce uygun düşer mi? Ne dersiniz.

Ama biliyoruz bu yaklaşımların Türkiye siyasetinde de karşılıkları vardır? Bir takım siyasilerimiz her şeyden çabuk tahrik olurlar… Aslında onlar kesinlikle ve son derece uysaldırlar, sessizdirler ve hatta usludurlar ama etraflarında öylesi ne tahrik edici bir ortam vardır ki ne yapsın zavallılar…

Türkiye siyasetinin olduğu kadar Türkiye sporunun da behemehal bu düşünceyi taşıyan zatlardan kurtulması gerekmektedir, eğer illaki ahlak ve dürüstlük kazansın diyorsak… Siz şikede 3 kez yakalanacaksınız cezası olmayacak, yayını durduracaksınız cezası olmayacak, futbol, basketball veya voleyball fark etmez tüm faaliyetleriniz de spor olmanın dışına çıkaracaksınız her şeyi ve cezasız kalacaksınız, futbolcuları hem de hukuken misafiriniz sayılan futbolcuları döveceksiniz cezasız atlatacaksınız … Sonra da temiz spor istediğinizi yazıp söyleyeceksiniz yok öyle yağma. Buldunuz köpeksiz köyü geziyorsunuz değneksiz. Sonra da kalkıp cesaret deyip FENERBAHÇE CUMHURİYETİ diyeceksiniz. Evet haklısınız Filipin tipi cumhuriyet. Durmayın sakın yola devam edin. Ama benim tarafımdan görünen ise asla söylemekten vazgeçmeyeceğim üzere, şikeci, yalancı, hileci bir cumhuriyet olmaya devam edeceksiniz.