Pazartesi, Mayıs 21, 2012

MÜTEAHHİT NİHAT ÖZDEMİR

“BU İŞİ EN İYİ MÜTEAHHİTLER BİLİR” başlıklı yazımda ne yazmıştım müteahhitler için; bu mesleğin “en mahir, en yetenekli, ellerinin-kollarının en uzun olduğu, en cesur, en korkusuz temsilcilerinin yine en iyi becerebildiği konu ise, insanı hayrete düşürecek ölçüde, devletin yetkili ve ilgili kurumlarının ihalelerini kimlerin kazanacaklarını, ağırlıklı olarak ihale gününden bir ya da birkaç gün önceden tespit edebilmeleridir. Bu uğurda gerekli olan her türlü; organizasyon, örgütlenme ve mobilize olma hak ve yetkisi kendilerinden menkul olup, düzenlenen seferberlik adına gerekli atış ve ateş gücüne bağlı olarak ta başarı liginde sıralanmaktadırlar.

İşin gerçekleştirilme aşamalarında da bu meslek erbaplarının yapabilecekleri sınırlı olmayıp, akıllara ziyan, şeytana pabucunu ters giydirecek uygulamalara sahne olur yine bu faaliyet alanı. Mesafe tutanakları mı dersiniz, yeni birim fiyat zabıtları mı dersiniz, özellikle yaratılan yıllara sarih işlerde oluşan fiyat farkları mı dersiniz, ne derseniz deyin ama mutlaka kadayıfın altı da üstü de kaymaklı hale getirilir.”

Fenerbahçe Yönetiminin 3 Temmuz 2012 den bu yana; bir istifa ettiğini açıklayan, bir görevinin başında olduğunu beyan eden, kah CAS davasının namusları olduğunu kah CAS taki davayı geri çekerek, bir taraftan fairplay deyip bir taraftan her türlü melanet çevirerek yaptığı manevralarla başta kendi tarafları olmak üzere ortalığı geren Müteahhit Nihat Özdemir; ne diyor ortalığın savaş meydanına döndüğü Fenerbahçe-Galatasaray maçından sonra; “Rakip takım futbolcuları, sahanın ortasında şampiyonluk sevinci yaşarken Fenerbahçe taraftarı, ’Bu taraftar sizinle gurur duyuyor’ diyerek takımımızı tribünlere çağırdı, alkışladı…
Sporcularımız ve hocamız rakip takımı tebrik ederken, hafta boyunca planlanan, maçtan önce, maç sırasında ve maç sonunda devam eden tüm bu barış, destek hissiyatının tam aksine belki çok ufak bir kıvılcım sonucunda ortaya çıkan hiç istemediğimiz, üzücü olaylarla karşı karşıya kaldık.”

Şimdi yaşanan olaylar tüm izleyenlerin gözü önünde oldu; bu yönetici çıksa dese ki, ne yazık ki istenmeyen ve kontrol edilemeyen olaylar yaşandı, bundan ötürü üzüntülüyüz, ancak orada olaylara karışan yaklaşık 500 kişi ya vardır ya yoktur, stada gelen yaklaşık 50.000 kişi içinde yaklaşık % 1 lik bir bölümü teşkil eden bu serseriler Fenerbahçe taraftarı olamaz ya da ne yazık ki aramızdan bu kadar serseri çıktı, bu oranda serseri her takım taraftarı arasından çıkabilir dese, belki konu asayiş dışında bu kadar alevlenmeyecek, büyümeyecekti. Ama ne yaptı, müteahhitlik geleneğinden gelen alışkanlığı ile bu müteahhit beyefendi, Galatasaray seyircimizi provoke etti, polis durup dururken seyircimize saldırdı, Galatasaraylı futbolcu Yekta Kurtuluş elindeki bayrağı sahamıza dikecekti vs. vs. gibi çokta anlamı olmayan bir dolu laf edip, bu sahada sadece kupa bizim tarafımızdan alınabilir gibi aptal sepet bir noktaya konuyu getirip, sahanın göle çevrilmesi, ışıkların kapatılması, soyunma odalarına girip Galatasaraylı futbolculara saldırma gibi yaşananları görmezden gelmemizi istedi. Futbol dünyamız; yok en önemli rakibi olduğu için Galatasaray Fenerbahçe sahasının 5-6 maç kapanmasını planlayarak bu olayları çıkardı demeye kadar getirilen bu heyezan durumuna artık, tıp ta çare bulamaz diyorum. Böylesi bir yaklaşım, davranış, değerlendirme, sonuçlandırma ve kabullenme içinde; ahlak ve etik, fairplay kuralları ve en önemlisi de Türkiye Futbol Federasyon’u kararları ayaklar altına alınmış, çiğnenmiş ne gam, kimin umurunda FENERBAHÇE CUMHURİYETİ ne bir şey gelmesin, yeter.

Ama dedik ya, müteahhitlik eyler iken edinip te kullandıkları, kafa-kol, ayarlama ya da yuvarlamalarla; “mezkur meslek erbaplarının en mahir, en yetenekli, ellerinin-kollarının en uzun olduğu, en cesur, en korkusuz temsilcilerinin yine en iyi becerebildiği konu ise, insanı hayrete düşürecek ölçüde, devletin yetkili ve ilgili kurumlarının ihalelerini kimlerin kazanacaklarını, ağırlıklı olarak ihale gününden bir ya da birkaç gün önceden tespit edebilmeleridir. Bu uğurda gerekli olan her türlü; organizasyon, örgütlenme ve mobilize olma hak ve yetkisi kendilerinden menkul olup, düzenlenen seferberlik adına gerekli atış ve ateş gücüne bağlı olarak ta başarı liginde sıralanmaktadırlar. Hele ihalesi yapılan bu taahhüt konusu işler sözleşme sonrası bir de avans bahşediyorsa kazananlarına siz seyreyleyin çümbüşü, bu uğurda elden, ayaktan, cüzdandan ve kabzadan hiçbir şey eksik edilmez, ama illaki de karar vericiler kutlamaların asıl oğlanıdırlar.” (yazımın 1. bölümü) gereği ve mucibince; konumuzun bu bölümünde de; Türkiye Futbol Federasyonu, Merkez Hakem komitesi, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, Tahkim kurulu ve de özellikle Medya üzerinde, müteahhitlikte edindikleri becerileri uygulayarak başarıya ulaşmaktadırlar; herhalde.

Konunun cılkını çıkarmak için elinden geleni yapan medya tutturmuş bir; “KADIKÖY atmosferinde bacağı titreyen bir futbolcular” masalı gidiyor, anlamak mümkün değil büyük bir çoğunluğu futbolcu eskisi, eğitimsiz oldukları bir kesinde ilaveten öğretimleri de “mahalle mektebi” düzeyini aşamamış ama adamları bir dinle abuk subuk mimiklerine ilaveten kasım kasım kasınarak; “fobi”, “korku” ile “büyük baskı altında insan davranışları” üzerine doktora yapmış adam edasıyla ve her biri sosyal psikolojinin üstad-ı keremi rollerinde, inanılmaz ve ne yazık ki katlanılmaz durum. (konunun öğretim ve eğitim tarafını tamamlamış ya da haddini bilen futbolcu eskilerini çok az olsalar da saygıyla tenzih ediyorum) Yahu Allahaşkına; Fenerbahçe’nin gecekondu stadına gelene kadar bu adamların nerede ise tamamı; Wembley, Elland Road, Maracana, Nou Camp, Santiago Bernabeu, Giuseppe Meazza, Roma olimpiyat Stadı, Stade de France gibi stadlarda oynamışlar ayakları titrememiş, Manchester United FC, FC Bayern Münich, Liverpool FC, Real Madrit, Milan FC, Roma FC, Paris Saint Germain FC, Barcelona FC, Atletico Madrit gibi dünya çapında takımlarda ya da onlara karşı futbol oynamışlar ayakları titrememiş ama gelmişler Fenerbahçe’ye karşı ayakları titremiş, “tuzlayayım da kokmayasınız”. Hani bu işkembeyi kübradan atışlarını evlerinde çoluk-çocuk otururken yapsalar kendi ailelerinden başkasına zarar vermeyecekler ama bunlar eğitim-öğretim seviyesi yeterince yüksek olmayan milletimize 7 gün 10 saat esası ve ulusal çapta yayın yapan yaklaşık 50 TV kanalında sınırsız ve fütursuzca hitap edince ortalık karışıyor, tüm hafta boyunca yani maçın ikincisine kadar sürmek kaydı ile tüm kahvehanelerde, ofislerde, fabrikalarda ve restoranlarda; “yandı gülüm keten helva”. Kaybolan işe mi yanarsın yoksa gereksiz sinirlenmeler neticesinde kırılan kalplere mi yanarsın, gereksiz kavga ve küfürleşmelere mi yanarsın, artık gel de karar ver.

Tabii hiçbir tarafın işine gelmiyor, Fenerbahçe’nim Ali menfaatlerine dokunulacak korku ve telaşı ile; hemen bu palavra devreye giriyor, kimse bunlara “buldunuz köpeksiz köyü geziyorsunuz değneksiz” diyemiyor, gazeteci iseniz gazeteden atılmanıza sebep olurlar, TV yorumcusu iseniz sizi de attırırlar, gerçi artık TV lerde yorum yapabilmek için Fenerbahçe akreditasyonunuz yoksa zaten size iş te yoktur ya, daha da dikseniz kimliği meçhul kişilerden kurşun da yiyebilirsiniz, yaratılan bu korku ortamında kimse diyemiyor tabii ki 03.04.1989 tarihinden itibaren, maalesef Fenerbahçe dışındaki maalesef başta Galatasaray olmak üzere tüm kulüplerinde inandığı ya da inanmak zorunda kaldığı, Türkiye futbolunu 25.07.1997 tarihine kadar yöneten, Fenerbahçeliliğinin kararttığı gözlerle yarattığı hakem taifesi ile yaklaşık 15 yıldır başta Galatasaray olmak üzere rakip olabilecek her takımın dize getirilişini hazırlayan Şenez Erzik’ten kimse bu yönüyle bahsetmiyor, yahu bu adamın bulup çıkardığı ve hakemlik eden bu kişileri incelemek kimsenin de işine gelmiyor. Ve ne yazık ki bu taraflı, memur zihniyetli, çabuk etki altında kalan taife hakem çocuğu hakem Oğuz Sarvan ile başlayan Ali Aydın gibi gözü kara yüzlerce kişiye ulaşmış ve Fenerbahçe’nin tüm rakiplerini sindirmiş, kimin umurunda, sonra çıkacaksın ortaya Galatasaray Fenerbahçe’yi 15 yıldır yenemiyor diyeceksin ve buna da bahane Galatasaraylı futbolcuların dizleri titriyor, yok bu saha da büyü var gibi sadece köşe başlarını tutmuş bu zevatın inandığı ve bizim de inanmamızı isteyeceksin, güldürmeyin bizi… “Yalan ne kadar büyükse inanan o kadar çok olur” demişti ya propagandanın profesörü Faşist Goebbels ama bunlar bu durumu daha da geliştirip daha veciz hale getirerek "bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o kadar fazla inanırlar” ordinaryüslüklerini ilan etmişlerdir. Şenez bey ile ilgili Fenerbahçe maçı öncesi başarılar dilemek için aradığı hakem konusunu daha sonra yazmak üzere ayrı tutuyorum.

Sonuçta; Müteahhitler Türkiye Futbolunun organize işlerini ayarlamaya uyarlamaya devam ediyorlar. Hayırlı olsun.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

sevgili yazar sadece şunu cevaplamanı istiyorum hanı diyorsun ya gs realde livirpoolda milanda ayakları tıtremedıde fenerde mı titredi peki hasan şaş ve sgli birkaç oyuncunun ağzından dünya duydu fener maçına çikarken döktükleri ecel terlerini bir çok tv programında yayınlandı bile :)

Adsız dedi ki...

.... ve birde haluk ulusoy yurdaşen karahasan adnan polat marifetlerini de gönül rahatlığıyla yazarsan sevinirim