Peki; Başbakan konuya nasıl bir göğüs stop’u yaparak çakıyor
voleyi, UEFA’nın başkanı Platini ile görüşmesini refere ederek; “8 takım birden ligden düşerse ne olur, futbol biter.
Ceza davası ile Futbol Federasyonu'nun kararını birbirinden ayırmak lazım.
Platini'ye de İngiltere örneğini verdim. Orada holiganlar yüzünden Margaret
Thatcher İngiliz takımlarının Avrupa'ya çıkışını 5 yıl yasakladı. Ne oldu?
kendi aralarında gayet güzel devam ettiler. Döndükleri sene de şampiyon
oldular.”
Kısaca bir hatırlayalım o dönem ne oldu da, UEFA’dan uzun
yıllar tart edildi, İngiltere futbolu; 1985 yılında Şampiyon Kulüpler Kupası
finalinde İngiltere’den Liverpool ve İtalya’dan Juventus futbol takımları karşı
karşıya geliyor ve final maçını izleyen milyonların gözü önünde İngiliz
holiganlar, İtalyan taraftarların bulunduğu tribünlere saldırarak büyük bir
kargaşa çıkarıp sonuçta da büyük bir çoğunluğu bu İngiliz
saldırganlardan/holiganlardan kaçmak isterken üst tribünlerden aşağıya atlayıp
kurtulmak isteyen 39 İtalyan, ne yazık ki ölerek can veriyor. Tarihe Heysel
faciası olarak geçen bu katliam üzerine dönemin İngiltere Başbakanı Thatcher
kendisine önerilen “3 yıl
gitmeyelim” görüşüne karşı çıkarak “3
yıl? İngiltere’yi utanç içine sokan bu hayvanlar için 3 yıl az. Süre en az 5
yıl olacak. Durum düzelmezse süreyi uzatırız” diyerek noktayı koyar.
Bu gelişmeyi aklımızda tutarak; Canım yurdumda bize
İngiltere modeli diye yutturulmaya çalışılan ve benzediği iddia edilen olayı
bir kez daha kısaca hatırlayalım.
3 Temmuz 2011 tarihinde Emniyet güçleri büyük bir operasyona
girişir, uzun süre olduğu açıklanan takip neticesinde şike ve teşvik primleri
ile soru çalınmasını kapsayan bir dolu gayrimeşru ilişkiler ortaya saçılır. Bu
saçılmalar sonucu, başta Fenerbahçe olmak üzere Beşiktaş, Trabzonspor, Sivasspor,
Bucaspor, Eskişehirspor gibi kulüplerin şike yaptığı anlaşılır ve kulüp
yöneticilerinden tutuklamalar olur, Türkiye Futbol Federasyonunda yapılan
seçimler sonucu hülle yöntemiyle başkanlığa getirilen Fenerbahçe eski
yöneticisi Mehmet Ali Aydınlar önce konuyu soğutup, sonra zamana yayarak adeta
zekâmızla dalga geçerek avuttu durdu kamuoyunu, yok iddianameyi bekliyoruz, yok
mahkeme kararını bekleyeceğiz, yok UEFA yazı yazdı yok biz cevap verdik olmadı
tarihler karıştı, olmadı federasyondaki Galatasaraylılar başkanı aldattı olmadı
kandırdı muhabbetleri arasında hedeflenen süre kazanıldı ve amaca ulaşıldı ve
istifa etti, nöbeti kulüpler birliğinden Fenerbahçe’nin başkanının kankasına
devrederek kafaların arkasındaki asıl amaç hâsıl oldu. Makas nerde, suya düştü,
su nerde inek içti, inek nerde dağa kaçtı, dağ nerde, yandı tutuştu kül oldu
tekerlemesi uyarınca konu tavsatıldı, nihayet yüksek siyasetin konusu haline
getirildi ve fatura kesildi. Neymiş 5 yıl bizde Avrupa’ya gitmezmişiz kendimize
çeki düzen verirmişiz, pes vallahi pişkinliğin ve vurdumduymazlığın zirvesidir
artık burası.
Yahu kardeşim; bu 2 konu birbirine hiç benziyor mu
Alalahaşkına. Birisi uluslar arası müsabakada, caniler, gözü dönmüş holiganlar ortalığı
kan gölüne dönüştürüyor, diğeri, eğer doğruysa şüphesiz, şike teşvik sonucu
büyük paraların döndüğü sektörde paraların yön değiştirmesine neden olunuyor. Peki,
bu anlatılanlar doğrumudur diye bakarsak, vallahi bilmiyoruz şüphesiz, ama
olayların sonucundan bakarsak ve ilaveten Fenerbahçe yöneticilerinin hep
konunun önemsiz detayları ile uğraşıp kendilerine yöneltilen ağır suçlamalara
neden olan tapelere ve polis fezlekelerine yönelik yalandır, yanlıştır ve zorla
alınmıştır, işkence altında alınmıştır vs. vs. gibi karşı çıkışlar yapmadan, sadece
Fenerbahçe eski yöneticisi Mehmet Ali Aydınlar’ı vareste tutarak Federasyondaki
Galatasaraylıları suçlu göstermeye çalışmaları, iddia tarafının sanki doğruymuş
gibi görünmesine neden olmaktadır. Şimdi eğer bunlar doğruysa, siz cinayet
işleyen caniler yüzünden ortaya çıkan tablo ile iddia oyunları yüzünden
paraların bir taraftan bir başka tarafa gitmesine göz yumulmasını aynı
görüyorsanız ne diyelim, tabii ki görürsünüz ama biz de bunları yemeyiz
kardeşim.
Türkiye futbolunun şımarık çocuğu Fenerbahçe ve onun yöneticileri
ve basındaki temsilcileri; stadında yayıncı kuruluşun kabloları kesilir kimse
ses çıkarmaz, stada silah sokulur, silahla bir seyirci yaralanır kimsenin sesi
çıkmaz, Aykut Kocaman’ın teknik direktör olduğu İstanbulspor maçında şike yapar
kimsenin sesi çıkmaz, Samsunspor maçında şikede yakalanır Fenerbahçe, kimsenin
sesi çıkmaz, Ankaragücü maçında şike yaptığı kendi yöneticileri tarafından itiraf
edilir kimsenin sesi çıkmaz, Fenerbahçe Rize maçında uydurulan bir hata
neticesinde maç tekrarı ile şampiyonluk bir takımdan başka bir takıma gider
kimseden ses çıkmaz ise sonu bu olur işte…
Hele bazı aklı evvellerin de çıkıp; ceza kulüplere
verilmemeli, kişilere verilmeli gibi hukuki derinliği ve haklılığı olmayan abuk
sabuk görüşlerine hiç anlam veremiyorum, adama sorarlar neden o zaman sahaya
yanıcı, kesici parlayıcı yaralayıcı vs. vs. madde atıldığı zaman kulübe ceza
veriliyor, kulüp mü bu maddeleri sahaya atıyor, yoksa kişiler mi atıyor, o
zaman son gün oynanan Trabzonspor ile Fenerbahçe arasındaki müsabakada
Fenerbahçe kalecisi Volkan’ın hemen yanına düşen çakıyı atanı bulun onu
cezalandırın, Trabzonspor’a ceza vermeyin de göreyim sizi… Yahu bir
Fenerbahçe’yi kurtaralım diye üretilen içtihatlar neticesinde ortaya nasıl bir
ceza ya da müsabaka yönetmeliği çıkacaktır, tam bir komedi… Bırakın bu
gülünecek tavırları artık…
Neymiş 8 takım ligden düşerse Türkiye’de futbol bitermiş, ee
tamam o zaman 8 takım gönensin ama hukuk bitsin, hukuk bitmiş kimin umrunda
Allahaşkına, bunların derdi yaklaşık 2,5 milyar dolarlık Türkiye Futbol
bilançosunu yönetmek, yayıncı kuruluştan gelen paralarla da kulüpleri
yönetiyoruz numarasıyla da günlerini gün etmek, bunların derdi ahlak, etik,
hukuk, hak ve adalet değil, tek dert nema nema ya da mama mama… Oysa ahlakı
yüksek insanlar ne demeli, sadece ve sadece hak ve hukuk kazanmalı demeli, hem
de her şeye rağmen demeli ki, arınma başlasın… Nerdeeeee kimsenin umurunda
değil, emin olun…
Bakın iddia ediyorum bu kafa(sızlık)da devam etmeleri
halinde canım yurdumun sırtı yerden kalkmayacaktır. Dün Beşiktaş’ı borç
batağına sokup, yalan dolan laflarla zamanı dolduran zat şimdi de TFF batırmak
üzere görev almıştır, ne diyelim hayırlı uğurlu olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder