Salı, Aralık 26, 2006

SAPLANTILARINDAN KURTULAMAYAN SIYASILERE BIR HUKUK DERSI
olur diye sn. Hincal ULUC un 26.12.2006 tarihinde PASFOTOMAC gazetesindeki yazisini buraya aliyorum ve altina imzami koyuyorum.

Rezil olurlarTürkiye'nin bütün federasyonları ve spor kulüpleri iktidarın tehdidi altında. AK Parti hepsini ele geçirmeye uğraşıyor Bütün demokratlar, bütün özerklik yanlıları Haluk Ulusoy'un yanında yer almalı. Evvela kurumu kurtarmamız gerekiyor Şahin'in baskılarıyla bir başkan seçilirse; FIFA, Türkiye ile ilişkilerini askıya alır ve iktidar tükürdüğünü yalamak zorunda kalır Bakan Şahin ile Haluk Ulusoy arasındaki söz düellosu sürüyor. Bu tartışmanın demeç yarışına dönmesi kurumları yıpranmasına yol açmıyor mu? Haluk Ulusoy'u Türkiye Cumhuriyeti'nde benim kadar ağır eleştiren birisi daha yoktur. Yazdıklarım, söylediklerim meydanda. Bugün ben bu ülkede Haluk Ulusoy'un bir numaralı savunucusu haline gelmişsem, bu yapılan işlemin ne kadar yanlış olduğunun göstergesidir. Haluk Ulusoy'la uğraşmak, yok etmek için sistemden vaçgeçiliyorsa bunun karşılığı, "Bu, meclisi adam etmek için asker gelsin' demektir. Bu ikisiyle arasında hiç fark yok.
Recep Tayyip Erdoğan iktidarı, sporu etkisi altına almak için elinden gelen her şeyi yaparken, bütün demokratlar, bütün özerklik yanlıları, bütün kurum yanlıları Haluk Ulusoy'un yanında yer almak zorundadır. Evvela kurumu kurtaracağız, Haluk Ulusoy gider, başkası gelir, o sonraki iş. YANLIŞ YAPIYORLAR Bugün kurumun kendisi tehdit altında. Türkiye'nin bütün spor kulüpleri ve bütün federasyonları iktidarın tehdidi altında. AK Parti bunların hepsini ele geçirmeye uğraşıyor. Bütün sivil örgütlerinde olduğu gibi, bütün spor kurumlarını da ele geçirmeye uğraşıyor. Onun için biz önce kurumları korumak için kenetlenmeliyiz. Kurumlar sağlamlaştıktan sonra o kurumları yönetenlerin iyisini kötüsünü ayırmak, kimin gidip, kimin göreve geleceğine demokratik unsurlarla karar vermek zor bir şey değil. Ben Haluk Ulusoy'un değil, Futbol Federasyonu'nun yanındayım. Çok yanlış işler yapıyorlar. Rezil olabilir iktidar. Haluk Ulusoy'un rızası hilafına Mehmet Ali Şahin'in baskılarıyla Türkiye'de bir kongre yapılsın, başka bir başkan seçilsin; FIFA, Türkiye ile ilişkilerini askıya alır ve benim iktidarım tükürdüğünü yalamak zorunda kalır. Dünyaya da rezil olur. Örnekleri var. KALE GİBİ DURUYORUM _Öteki taraftan bir takım iddialar ortaya atılıyor. Bakan Şahin de Teftiş Kurulu'nun kendisine, kongreye çağırma hakkı verdiğini söylüyor. İddialar mahkemeye aksetmiş. Mahkemenin sonucu beklenecek. Ben diyorum ki 'Bülent hırsızdır.' Pazartesi günleri benim odama geldiğimde kitaplar çaldığını tespit ettim ve mahkemeye başvurdum. Şimdi Hıncal böyle söyledi diye müdürün seni kovacak mı, yoksa mahkemenin sonucunu mu bekleyecek. Böyle bir şey olabilir mi? Herkes herkesi itham edebilir. Niye insanlar mahkemeye gidiyor o zaman; niye bakanlık hesabı kesmiyor? Çünkü bu ülkede hukuk kuralları var. Mahkeme cezayı kestiği zaman da yapılması gereken uygulanır. Acelemiz ne, sıkıntımız ne, niye bir an evvel! Bu federasyon kurulurken hükümetin neler yaptığını, nasıl bozguna uğradığını bilmiyor muyuz!.. 'Spor 1, siyaset 0' diye manşet atmadı mı gazeteler... İşte bütün bu yenilgiyi, hazımsızlığı şimdi çözmeye uğraşıyorlar. Hayır ben de Haluk Ulusoy'un arkasında kale gibi duruyorum. _Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na şike ve teşvik primi verenlere hapis cezası öngören tasarı sunuldu. Yıllardır şike ve teşvikle çalkalanan Türkiye, bu konuda biraz geç kalmadı mı? Kanunsuz suç ve ceza olmaz. Yani suç da kanunda yazılacak, ceza da kanunda yazılacak. Şikeyi kanunda yazdığın zaman o şikeyi ispatlayamazsın. Hakimler belge ister. 60'lı yıllarda İzmirspor-Kasımpaşa maçı sonrasında, parayı alan "Aldım" dedi, parayı veren "Verdim" dedi. Yani her şey meydandaydı. Federasyon ceza verdi kulüplere, Danıştay iptal etti kararı. Çünkü parayı getiren adam kulübün yöneticisi değil. "Herhangi bir adamın verdiği para yüzünden kulübe ceza veremezsin" dedi Danıştay. Hukuk bu... Bunu delemezsin. Şikede bu tür kanıtlara ulaşma ihtimali yok. Onun için şikede 'kanaatle' karar verme esası getirildi futbol yönetmeliklerine... Şikeye kanaatle disiplin cezası verebilirsin, ama kanaatle adli cezalar veremezsin. Şikeyi Meclis'e getirenlerin, nasıl ceza vereceklerini bana anlatması lazım. A kulübünün yöneticisi, B kulübüne parayı getirir mi? Enayi mi? Bir üç kağıtçıyı bulup, verirler eline parayı gönderirler. Bu iş böyle olur. Hadi bakalım şimdi, mahkemeye gitsinler de ceza versinler göreyim. Günümüzde yaşanan olaylara hakim güler... Dava hemen reddedilir. KOMİSYON KURULSUN _Parayı götüren kişiye verilmeli mi? Götüren kişiye hapis yatsa ne olacak? Bunun spora nasıl bir katkısı olacak? Parayı veren ben, alan Zeki, götüren de sen ve sen ceza alıyorsun; ben ve Zeki aslanlar gibi devam ediyoruz. Çözülür mü sorun!.. Bunlar göstermelik teklifler. Türkiye'deki muhalefet bu işle ciddi bir şekilde ilgileniyorsa, evvela Meclis'te bir şike tahkik araştırma komisyonu kurarlar. Bu araştırmada gerçekler ortaya çıkarılır, bugüne kadar örtbas edilen bütün şike olayları dökülür ortaya. Konuşulur, yazılır. Bir rapor hazırlanır ve bu raporun ışığında futbolun yönetmelikleri şikeyi önleyecek şekilde yeniden değiştirilir. Hakem maçın belli bir dakikasında şikeyi hissedip, maçı durdurabilmeli. Ama bunu kanuna koyamazsın. Kanun 'delil nerede' diye sorar. Adamın topu taca atması delil olmaz ama kanaati olabilir. Şikeyi önlemenin yolu bu. Kanaate göre hakem, federasyon, ceza kurulları ceza verebilmeli.

Hiç yorum yok: