Perşembe, Haziran 14, 2007

Sn. BAKAN FEDERASYON YÖNETİMİNİ NEDEN GÖREVDEN AL(A)MIYORSUNUZ?

Futbol Federasyonunu seçime götürmeden sorumlu Bakan Sn. Mehmet Ali Şahin; zaten seviyesi bir hayli düşük olan ve bu yıl sayenizde ilaveten gırtlağına kadar siyesete buladığınız Türkiye Futbol Federasyonu konusunda konuşmanızı/açıklamanızı bekliyoruz. YENİLDİĞİNİZİ yada MAĞLUBİYETİNİZİ açıklayın yada kanundan gelen yetkinizi kullanın Federasyon yönetimini görevden alın bakalım. Haydi Türkiye futbol kamuoyu bu konudaki efelenmelerinizin sonucu merakla bekliyor.

Partiniz AKP’nin ve Hükümetinizin gücü ile kamuoyuna yaklaşık 1 yıldır TFF Yönetimine adeta horozlanarak rest çektiniz şimdi neden sesiniz ve soluğunuz kesildi bunu herkes merak etmekte ve fısıltı gazetelerinde ise, siyasi tercihlerinizde kullandığınız uluslararası goygoyculuğunuz mu yoksa Fenerbahçe şampiyon olunca ateşiniz mi düştü diye ciddi şekilde bir tartışma kulaktan kulağa yürütülmektedir, bilginize.

Hafızam beni yanıltmıyorsa TFF seçiminin üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra başladığınız ve ortalama olarakta ayda 4 defa TFF yönetimini görevden alacağınızı beyan etmenize karşın şimdi ne oldu da büyük bir sessizliğe büründünüz. Siyaseten mi yada ekonomik olarak mı etki altına aldığınızı bir türlü anlayamadığımız (başta Sn. Ö. Canaydın ve Sn. L. KIZIL) birtakım Klüp Başkanları ile AKP li Belediye Başkanları/Klüp başkanları (Başta Sn. İ.M. Gökçek ve Sn. M. Özhaseki ) olmak üzere ve basındaki goygoylarınız ve Başbakanınızın takımının Yöneticileri ile (sizinde Galatasaraylı olduğunuz söylenmesine rağmen tarafsız bile olamadığınız açık) birlikte sağolun artık Türkiye Futbolu gırtlağına kadar siyasetin içine sokulmuştur.

Evet Sn. Bakan ; Sn. Başbakan’ın Tranzonspor Başkanı Sn. N. Albayrak’tan Kartalspor Başkanı Sn. Hüseyin Kurt’a kadar bir sürü TFF genel kurul delegesi ile tek tek görüşerek, açılan imza kampanyaları her ne kadar tarafınızca tersi açıklanmış olsa dahi gerçekte ilgi görmemesine rağmen, savaşın yürütülmesi kurmay başkanı olarak tarafınıza tevdi edilen bu savaşta yenildiniz. Artık size bu konuda yenilgiyi kabul edip çekilmekten başka birşey düşmemektedir. Bu konunun ısrarlı takipçisi olacağımızı bilmeniz, ve ayrıca sizin istifa çağrısı yaptığınız yoğunlukta (TFF Yönetiminin 1 yılda yaklaşık 30 defa tarafınızca istifaları istenmiştir) biz de size istifa çağrısı yapacağımızda aşikardır. Gerçi büyük bir ihtimalle 23 Temmuzda artık siz bu görevde ol(a)mayacaksınız, ama olsun o tarihe kadar biz de en az 30 kez olacak çağrımızı bu süreye sığdırmayı planlamaktayız.

Yada Sn. Bakan bütün bu feryat figan bağırışmalarınız ve kavgalarınız Fenerbahçe’nin şampiyon olması içindi ve Fenerbahçe’nin şampiyonluğu ile birlikte hedefine varmış olmasının huzuru içinde ve Sn. Haluk Ulusoy ile de sırf bu nedenden ötürü Başbakanınızın talimatı ile mi sürdürdüğünüz savaşı nihayetlendirdiniz.

Sn. Bakan; kamuoyunda hakkınızda oluşan, bu Hükümet uluslararası kuruluşların sözünden çıkmaz ve onlar ne derlerse harfiyen yerine getirirler görüşünü değiştirmek istiyorsanız eğer; ve gerçekten bu güne kadarki açıklamalarınız da kanunun size verdiği yetkiye dayalı ise TFF Yönetimi ile savaşmaktan vazgeçmediğinizi halen vakit varken açıklayın, yoksa kanunda aslında böyle birşey yokken siz bizi yanıltmak için mi böyle davrandınız, yoksa kazara tekrar iktidara gelirseniz bu hakkınızı futbolu manuple etmek için mi saklı tutmaktasınız. Yada bazı gariban vatandaşların tarafınıza dert anlatmak istedikleri zamanlarda onları azarlamak için kullandığınız uslup ve dil ile yani efelenerek TFF Yönetimini görevden alsanıza, ama bu iş biraz yürek ister değil mi, Sn. Bakan ne dersiniz.

Neden Sn. Bakan neden, bu konuyu unutmuş gibi yapıp bizim de unutmamızı istemektesiniz. Yoksa bizim toplum olarak sahip olduğumuz balık hafızamıza mı güveniyorsunuz diğer konularda olduğu üzere.

Cumartesi, Haziran 09, 2007

Star gazetesinden Sn. Burak Yarkent' e cevap
Sevgili Burak Yarkent;

Artık aramızda kurulan bu iletişim sayesinde yazılarınızı sürekli takip etmenin vazgeçilmez bir şey olduğunu hemen belirtmeliyim; herşeye karşın bana-bir okura bu samimiyette ve sıcaklıkla ayrıca da zaman ayırarak yazmayı sürdürdüğünüz için ise asıl ben size teşekkür borçluyum diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye basını maalesef çok az sayıdaki bir kısmını ayrı tutacak olursak dipsiz kuyu benzeri yazarlar ile dolu siz ne yazarsanız yazın bir defa ulaşılamıyor çünkü verdikleri eposta adresleri sadece şakşakçılarına açık diğerleri için güvenlik duvarları ulaştırılmış vaziyette herhalde yada varsayın ki bu güvenlik duvarı aştınız bu sefer de okuma zahmetine katlanmıyorlar hadi diyelim okuyorlar bu sefer de söylenenlerden hiç bir şekilde etkilenmeden cevaplıyorlar ve yazmaya devam ediyorlar hatta daha da amigolaşıyorlar. Bu anlamda sizi sürekli ayrı tutmaya çalışıyorum bu anlamda bir kez daha teşekkürler.

Sevgili Burak;
Bir önceki yazında “Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Ben hiçbir zaman Hasan Şaş'in kafasına atılan yumurtayı veya Mondragon'un yanıbaşında patlayan ses bombasını tasvip etmedim, edemem de, insanlığım izin vermez.” diyorsun ve güzel bir noktaya geliyorsun ve insanların farklı şeyleri düşünseler bile iletişim içinde kalarak makulleşebildiklerini ispatlıyoruz sayende ama hala böyle demene rağmen şu aşağıda bahsedeceklerimin de acilen bir şekilde düzeltilmeye ihtiyacı olduğu da açıktır.
· “benim katılmadiığım olay, yanlışa başkabir yanlışla cevap verme hatasıdır, ve bunu Sayın Adnan polat kışkırtmıştır, Galatasaray taraftarı da uygulamıştır. Fenerbahce 3 yaptıysa, ben 5 yapacağım, 8 yaptıysa 18 yapacağım mantiığı bizi nereye kadar götürebilir?” Bu yaklaşıma katılmamak elde değil de; şüphesiz bu konu artarak devam edecektir, keşke konulara kronolojik olarak baksanda görsen bunu başlatan asıl Fenerbahçe yöneticileri olduğunu görsen ve de özellikle de Sn. Ömer Çavuşoğlu’nun meşhur ve asla unutulamayacak “Galatasaraay bayrağını bir TV kanalında yırtıp ortasından kolunu dirseğine kadar geçirip” yaptığı hareketi ve söylediği sözleri görmeden, hatırlamadan ve akabinde Sn. Ali Şen’in 2. dönemimde ortamı gerdiğini unuturak sadece Sn. Adnan Polat’ı yargılamak en azından sizi tarafgirlikten kurtarmıyor diyeyim. Acilen bunları alıp o günden bu yana kim yaptı ise tek tek ad belirterek söylemek gerekir ve sıra Sn. Adnan Polat’a geldiğinde kendisini ayıplayalım, değil mi?
· “Siz bir yönetici olarak "Fenerbahce şampiyonlugu hak etmedi, ben de onlari alkışlamam" derseniz, taraftarınızı galeyana getirmiş olup, bir sürü felakete sebebiyet verebilirsiniz, kaldı ki, böyle de oldu. Bu yöneticilik değildir. Bu düpeduz provokasyondur, ve sporda yeri yoktur” diye bahsediyorsunuz. Elbette konuya sonundan başlarsak ve geçmişi unutursak anlaşma yada anlaşılma sorunu yaşamaya devam edebiliriz. Şimdi bu dediğiniz doğru olsa bile eksik bir tanımlama olduğundan yanlış kabul edilebilir çünkü daha çok değil 1 (bir) sene önce aynı şeyleri hatta sadece rakip spor kulübü ile sınırlı tutmadan; Galatasaray ve Federasyonu hırsızlıkla şikecilikle diğer takımları da buna deyim yerinde ise çanak tutmak ile suçlarsanız ve biri kalkar da size bunu hatırlatınca da ama... ama... diye başlayan hamaset dolu laflar ederseniz de kimse sizi samimi bulmaz. Öyle yada böyle geçen yıl Galatasaray ve bu yıl da Fenerbahçe şampiyon oldu önümüze bakalım demek varken, bu yola gitmek yani tüm olumlu şeyleri rakiplerden istemek ama kendinizin her türlü feryat ve figane hakkınız olduğunu bırakın gerçekleştirmeyi düşünmeniz bile ne kadar benmerkezci bir yaklaşım sahibi olduğunuzu gösterir ve bu fikrin de acilen düzeltilmesi gerekmektedir.
· “Ben olaylı Galatasaray-Fenerbahce maçını akşam banttan yabanci uyruklu 3 arkadaşımla izledim. İnsanlar dehşete düştü. Galatasaray bir sürü ceza alacak, seyircisi, stadı lekelendi... Soruyorum size değer miydi peki?” diye soruyorsunuz, ee tabii ki haklısınız da tek yanlısınız tek taraflısınız ki tam da burada gerçek gazetecilik yapma hakkınızı tartışmaya açıyorsunuz çünkü sizden beklenen; öncelikle
o Fenerbahçe’ye AZ Alkmaar maçında yakalanan kesidi delici ve ateşli silahlar ile ve bu silahlarla onlarca yaralanan insanlardan ötürü ceza veremeyen federasyon;
o Seyircisiz oynanması gereken Fenerbahçe – Tranzon maçını başka sahada oynatan federasyon;
o Fenerbahçe-Beşiktaş maçında; futbolcu dövenlere, kabloları kesenlere, kendilerinden olmayan herkese maalesef küfreden tüm Fenerbahçe yönetimine yeterince ceza veremeyen federasyon;
Yiğitse de Galatasaray’a bundan daha büyük ceza versin de göreyim, göreyim ki neleri göze alıyorlar bakalım; Eğer başta Sn. Hıncal Uluç gibi kendisi için kötü birşey söylemek istemiyorum ama gizli Fenerbahçe’lilerin söylediği gibi cezaları sınırsız ve adaletsiz uygularlarsa da, tribün terörünü sokağa taşıma cesareti göstermiş olacaklardır. Bence işte asıl bu korkulması gereken bir konu olmalı.
Bir önceki yazında da “Gecen sene Denizlispor Baskaninin aciklamalarindan sonra, o aciklamalara gereken cevabi veremeyen, bariz sike yapildi diye ortaya cikan birine "hooop! gel soyle, anlat bakalim" deyip de Fenerbahce'ye gerekli cezai yaptirimi uygulayamayan (Italya'da Juve'nin basina gelenleri hepimiz biliyoruz, gerekirse Fener'e de yapilmali), Fenerbahce'nin cezali macini sampiyonluk turu atsin diye Izmir'e veren (ki bu olayda ben Trabzonspor olsam cildirirdim), son Sami Yen'deki pislige hala ceza kesemeyen, Dunya Kupasi icin Kore'ye aile, akraba, es, dost,.. ve bunun gibi kim varsa, sizlerin bizlerin odedigi vergiler ile goturen bu federasyona birileri dur demeli...” diye belirtiyorsun ki buna da tamamen katılıyor ve ilaveten açıklamsı olması anlamını da gelecek; Fenerbahçe’nin İstanbulspor şikesini, Ankaragücü şikesini, Samsunspor cezasını da gündeme tüm detayları ile getirmek gerekmektedir. Asla Sn. Hamdi Akın’ın söylediklerini unutmaycağız, Asla Başbakanlık denetçilerinin İstanbulspor raporundaki şaibeli durumları unutmayacağız. Evet artık bu federasyon gitmeli ki belki geleceği kurtarabiliriz. Ama bunu sakın “bak sende aynı noktaya geldin” anlamında değerlendirme lütfen çünkü ben zaten Sn Haluk Ulusoy’un Federasyon Başkanlığı için sürekli yanlış idi diyordum ama Sn. Melih Gökçek, Sn. Mehmet Özhaseki Sn. Mehmet Ali Şahin tarafından gırtlağına kadar politikaya bulaştırılmış ve malum Fenerbahçe yöneticileri ile Sn. Özhan Canaydın ve Sn. Levent Kızıl istemiyor diye de seçilmiş insanlar gitmemeli yoksa sonra bu iş yol olur ve herkes bağırmaya başlar. Ama ne yazık ki seçim zamanında biz Sn . Haluk Ulusoy yanlış derken yukarıda bahsettiğim zat ı muhteremler hem de “Sn. Haluk Ulusoy’u seçmek adam olmanın gereğidir” mantığı ile desteklediler ve seçim üzerinde etkili oldular, ayrıca buda hiç ama hiç unutulmamalıdır.

Ayrıca yabancıların bu rezaleti görmeleri rezaleti arttırmadığı gibi görmemiş olmaları da rezaleti rezalet olmaktan çıkarmaz, ne olur bunu da böyle düşünerek kamuoyunu bilgilendirme görevinizin asli göreviniz olduğunuda unutmadan hiç olmazsa yazı yazarken Fenerbahçeliliğinizi bir kenara bırakın.

Lütfen özellikle de siz basın mensupları başta olmak üzere herkes dikkatli davranarak halen bir miktarda olan futbol zevkimizi öldürmek istemiyorsanız bu konularda olabildiğince tansiyon düşürücü ve toplumu sakinleştirici ama özellikle de sadece bilgilendirme görevinizi yapınız.

Bu ülkede Fenerbahçe dışında da futbol takımları var ve onlarında en az Fenerbahçe kadar hakları var ayrıca diğer takımlar Fenerbahçe’nin idman takımları da değildir.