Perşembe, Nisan 19, 2007

KİME NE BORCUNUZ VAR, Sn. TOROĞLU

Sn. Toroğlu;
Fenerbahçe –Vestel Manisa müsabakası için “Maraton” programında önünüzü de sınırsız şekilde açan Sn. Şansal Büyüka sayesinde yine incilerinizi döktürdünüz.
Hakem maça müdahil oldu dediniz ve aslında icrai hakemliğiniz sırasında verdiğiniz kararlar ile kıyaslandığında da hiç bir şekilde bırakın penaltı olmayı faul bile sayılamayacak cinsten olan Tuncay’a yapılan hareketin kesinlikle penaltı olduğunu iddia ettiniz . Artık bu kararlarınıza kargaların da güldüğünü söylemeyeceğim çünkü bunu sizde biliyorsunuz ama bizzatihi sizin büyük sansasyon yaratan hakemlik döneminizden size küçücük bir örnek vererek, sizin nasıl dönem dönem değişik değerlendirmeler yaptığınızın anlaşılsın. Ama siz “dün dündür bugün bugündür” felsefesine sahip birisi olduğunuz ve sürekli ittifak değiştirdiğiniz için vereceğim bu örnek size herhangi bir etki yapmayacak ve siz bunu hatırlamayacaksınız bile aslında, size yazmamın beyhude bir çaba olduğunu da biliyorum ayrıca. Gelelim hatırlamanızı istediğim olaya: “1992-93 sezonunda Zat-ı alilerinizin yönettiği ve bir sezon öncesinin diyetini ödemek adına çıktığınız Galatasaray-
Trabzonspor maçında (Sn. Semra Özal’ın talebi ile Beşiktaş’a kıyak geçtiğiniz Tranzonspor-Beşiktaş maçının diyeti) Soner'in arkadan koşarak gelip yaptığı darbe ( Tuncay’a yapılan hareket ile %100 uygunluk göstermekte idi) ile ayağı kırılan Galatasaraylı Okan Buruk , sayenizde uzun süre sahalardan ayrı kaldı. Ve maç sonrası yaptığınız açıklama ise tam bir tescilli Galatasaray düşmanı olduğunuzu ispat eder düzeyde olup, bırakın kart göstermeyi faul bile olmadığını timsah gözyaşları dökerek açıkladınız. Diğer taraftan yıllar sonra yine yurdumun insanının hafızasının kısalığına ve herşeyi unutacağına güvenerek maç esnasında Okan Buruk’a “tekmeliğinin kısasını takmamasını söyledim” yada “ön tarafa da tekmelik takması gerektiğini söyledim” gibi aslı astarı olmayan laflar ettiğinizi biliyoruz ama Okan Buruk bunun doğru olmadığını her yerde sizi tekzip ederek söylemektedir. Ama o dündü ve Galatasaray’lı yöneticiler de size birşey demedikleri için konu sessizce kapandı gitti ve geldik bu güne, Bugün artık değerlendirme yaptığınız takım Galatasaray da değil; dirsek temaslarınızın çok güçlü olduğu, Fenerbahçe olunca konu birden değişiyor tabiiki. Artık Sn. Aziz Yıldırım, Sn. Nihat Özdemir , Sn. Mahmut Uslu, Sn. Hamdi Akın yada Sn. Murat Özaydınlı’dan korktuğunuzdan mı nedir (Galatasaray’lı Sn. Fatih Terim’in Marmaris kampında tarafınıza aldırdığı apdestin de etkisinin kalmadığı anlaşılmaktadır) yada bizim başkaca şeyler söylememize hukuksal açıdan olanak olmayan şeyler midir bilemiyorum. Hani bu son söylediğimden çok rahatsız olabilirsiniz ama geçmişte Gürcistan’da yaşadığınız ve miktar küçüklüğü nedeni ile de ihbarda bulunduğunuz konu hala en azından bizim hafızalarımızda çok tazedir. Kısa bir hatırlatma da buna yapalım isterseniz; FİFA hakemi olarak Gürcistan'a, Gürcistan-İrlanda maçına gitmiştiniz. Belçikalı gözlemci ile yemek yemiş ve otele dinlenmeye giderken, şöför Gürcü kardeş size dört adet zarf veriyor ve sizde zarfları ses çıkarmadan alıyorsunuz (oysa TV lerdeki delikanlılığınıza bakınca sanki yapmanız gerekenin adama zarfı içine bakmadan fırlatmanız olduğu anlaşılıyor) ve Otele gelince açıp bakıyorsunuz size 5 bin dolar diğerlerine 4 er bin dolar veriliyor işte o anda kan beyninize sıçrıyor ve bu miktara çok bozuluyorsunuz, tabii ki haklısınız rutinlere aykırı birşey ama Gürcistan’da olduğunuzu unutuyorsunuz ve eğer bilseniz ki Gürcistan’da bu miktar bir servettir daha serinkanlı olurdunuz. (Alışkanlıklarınız gereği çok küçük tabii ki). Yıllar sonra Gürcistan’da bulunduğum sürede sizinle bu konuda temas eden insanlarla tanışma fırsatım oldu ve konuyu birde onların ağzından dinledim; ısrarla diyor ki “zarfı neden ben verdiğiminde hemen elinin tersi ile itelemedi de aldı sanki ben zarfın içinde kendisine oda anahtarımı verdiğimi mi zannetti de aldı”. Sn. Toroğlu; bu 2 konuda da, topluma gerçekçi ve mantıklı açıklama yapmak zorundasınız ki hakkınızda ki dedikodulara bir son verilsin, ama ben eminim ki siz yine TV deki “ben ne söylersem söyleyeyim nasıl olsa kimsenin cevap hakkı yok” tavrınızı sürdüreceksiniz. Peki; Sn. Mustafa Denizli, Kocaeli-Galatasaray maçından sonra “hakemleri de yendik” lafı ile ne demek istedi Sn. Toroğlu; “hiç bir fikrim yok” diyorsanız da bana cevap yazarsanız size anlatabilirim aslında tarafınızca da çok net bilinen tüm nedenleri.
Diğer taraftan; sizin daha önce hiç de konunuz olmamasına karşın Ankara’da inşa edilen altgeçitlerle ilgili olarak söylediğiniz “Şu Melih Başkan müthiş bir adam canım; şampiyonluğu hedefleyerek kurduğu müthiş kadronun dışında, şehri altgeçitlerle donatarak otomobille şehri bir uçtan bir uca 10 dakikada gidilir hale getirdi, bravo” sözünden ötürüde bir özür borçlusunuz ama bunu da yapmayacağınızı biliyorum. Acaba; Ankara’da trafiğin yoğun olduğu saatlerdeki trafik kilitlenmesi üzerine “keşke o boyumu aşan lafları o gün etmese idim” dediğiniz oluyormu çok merak ediyorum.
Sn. Toroğlu; sizin şu andaki durumunuzu çok güzel açıklayacağını düşündüğüm bir fıkra ile yazıma son vermek istiyorum. Adamın biri günün birinde bir yerden uzaktaki köyüne gidiyor, yol üstündeki başkaca köylerin yanından geçmek zorunda ve o köylerden birinin köpekleri adama saldırıyor ve adam hemen yerden taş alıp köpeğe savurmak için eğiliyor ama ne yazık ki hiç bir taşı yerden sökemiyor/ayıramıyor bakıyor olacak gibi değil ve kendi kendine “nasıl lanetlik bir köy burası taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar” diyor.

Hiç yorum yok: