Sn. AZİZ YILDIRIM NEYİ AMAÇLIYOR
Derdi gerçekten TFF Başkanını görevden aldırmak mı? Derdi Sn. İlhan Cavcav’ın Türkiye Futbolundan çekilmesini temin etmek mi? Derdi Sn. Özhan Canaydın’ın istifa etmesi mi? Derdi hakem komitesini yola getirmek mi? Derdi Fenerbahçe’nin Türk takımı olarak tescil edilmesi mi? Derdi Türkiye futbolu bir kaosta da onu oradan çıkarmak mı? Bu tür soruların sayısını ve türünü arttırmak olası, ancak Sn. Aziz Yıldırım’ın bütün bu çıkışlarının ve saldırılarının gerçek nedeni bunlar değil, olsa olsa bu sonuçları temin ederek asıl ve gerçek amacı olan Fenerbahçe camiasını zinde tutmak bundan gerek kişisel ve gerekse de kulüpsel anlamda menfaat temin etmektir. Diyeceksiniz ki bu kadar agresif ve saldırgan bir tavır sergilemek kendine ve kulübüne de zarar vermez mi, hedefi sürekli değiştirirseniz ve düşmanı sürekli değişken kılarsanız etrafınız bu motivasyon ve hareketlilik içinde olduğu sürece en azından kısa ve orta vadede bundan zarar görmezsiniz, olsa olsa dönemsel olarak sizin taktiksel geri çekilmeleriniz karşı taraftan da başarı olarak algılanacağından bundan karşı tarafta haz duyacak ve stratejik bir oluşum yerine dönemsel başarılarla yetineceklerdir.
Asıl konu etrafını zinde tutma konusundaki taktiksel ve stratejik yaklaşımı doğru tespit etmekle iş bitiyor mu peki, işte bundan sonrası biraz bulanık çünkü bu programı yürütebilmek için; uygun kadro ve savaşçılar lazım geldiği, karşı tarafın da gerçekleri kavrayamamış ve uygun pozisyon alamamış olması gereği, bu programın uygun bir zaman diliminde uygulanmasının gereği ve en doğrusu doğru iletişim teknikleri ve teknolojileri kullanılması gereği ve nihayetinde toplumsal bir hareket yürüttüğünüz içinde toplumdaki müttefiklerin ve dostlarında varlığı temelinden hareketle doğru paktlar oluşturma gereğidir. Şimdi bu çerçeveden konuya baktığımızda; karşı taraf halen durumun farkına varamamış ve uygun pozisyon ve paktlar oluşturamamış, Fenerbahçe tarafından toplumda müttefik tespiti ve temini yapılamamış (çünkü bu stratejinin babası bunu gereksiz görerek burayı atlamış-dolayısı ile kopyacıları da atlamış), bu savaşın uygun savaşçı ve kadrolarla yürütülmesi gereği taktik açıdan doğru ama maalesef işleyiş açısından tam bir fiyasko (aksi taktirde bu kadar sinirli olmazlar ve kontrollerini kaybetmezlerdi) son 6 yılda birkaç kez şike ve teşvikte yakalanmış olmaları da tam da üstüne tüy dikilmesi anlamındadır.
Oysaki bu programın babası Mr. Hantington formülasyonu hazırlarken bunların atlandığını bilen ve bu programı uygulayan ABD’nin kendisini bu konuda denetleyecek ve eksikleri ilavelerle giderecek bir idari yapılanması vardı ama Fenerbahçe’nin böyle bir güncelleme ve eksik giderici yapısı olmadığı için zinde kalmakta bir takım zafiyetler yaşamaktadırlar ve başarı şansı azalmaktadır. Diğer taraftan münferit de olsa bir takım oluşumlar nasıl tehlikeli bir ortama sürüklenilmek istendiğini geç de olsa fark ettiler ve tavır almaya başladılar ve bu konuda trend böyle giderse mevcut Fenerbahçe yönetimi pes etmek zorunda kalacaktır.
İşte bu da Fenerbahçe’nin uzun vadede kazanımı olacaktır olmasına ama kısa ve orta vadede alınan bu darbelerin yaratacağı atalet ve edinilen düşmanlıklar nasıl temizlenecektir bu meçhul ve şu anda ki Fenerbahçe yönetimin umurunda da değil açıkçası.
Derdi gerçekten TFF Başkanını görevden aldırmak mı? Derdi Sn. İlhan Cavcav’ın Türkiye Futbolundan çekilmesini temin etmek mi? Derdi Sn. Özhan Canaydın’ın istifa etmesi mi? Derdi hakem komitesini yola getirmek mi? Derdi Fenerbahçe’nin Türk takımı olarak tescil edilmesi mi? Derdi Türkiye futbolu bir kaosta da onu oradan çıkarmak mı? Bu tür soruların sayısını ve türünü arttırmak olası, ancak Sn. Aziz Yıldırım’ın bütün bu çıkışlarının ve saldırılarının gerçek nedeni bunlar değil, olsa olsa bu sonuçları temin ederek asıl ve gerçek amacı olan Fenerbahçe camiasını zinde tutmak bundan gerek kişisel ve gerekse de kulüpsel anlamda menfaat temin etmektir. Diyeceksiniz ki bu kadar agresif ve saldırgan bir tavır sergilemek kendine ve kulübüne de zarar vermez mi, hedefi sürekli değiştirirseniz ve düşmanı sürekli değişken kılarsanız etrafınız bu motivasyon ve hareketlilik içinde olduğu sürece en azından kısa ve orta vadede bundan zarar görmezsiniz, olsa olsa dönemsel olarak sizin taktiksel geri çekilmeleriniz karşı taraftan da başarı olarak algılanacağından bundan karşı tarafta haz duyacak ve stratejik bir oluşum yerine dönemsel başarılarla yetineceklerdir.
Asıl konu etrafını zinde tutma konusundaki taktiksel ve stratejik yaklaşımı doğru tespit etmekle iş bitiyor mu peki, işte bundan sonrası biraz bulanık çünkü bu programı yürütebilmek için; uygun kadro ve savaşçılar lazım geldiği, karşı tarafın da gerçekleri kavrayamamış ve uygun pozisyon alamamış olması gereği, bu programın uygun bir zaman diliminde uygulanmasının gereği ve en doğrusu doğru iletişim teknikleri ve teknolojileri kullanılması gereği ve nihayetinde toplumsal bir hareket yürüttüğünüz içinde toplumdaki müttefiklerin ve dostlarında varlığı temelinden hareketle doğru paktlar oluşturma gereğidir. Şimdi bu çerçeveden konuya baktığımızda; karşı taraf halen durumun farkına varamamış ve uygun pozisyon ve paktlar oluşturamamış, Fenerbahçe tarafından toplumda müttefik tespiti ve temini yapılamamış (çünkü bu stratejinin babası bunu gereksiz görerek burayı atlamış-dolayısı ile kopyacıları da atlamış), bu savaşın uygun savaşçı ve kadrolarla yürütülmesi gereği taktik açıdan doğru ama maalesef işleyiş açısından tam bir fiyasko (aksi taktirde bu kadar sinirli olmazlar ve kontrollerini kaybetmezlerdi) son 6 yılda birkaç kez şike ve teşvikte yakalanmış olmaları da tam da üstüne tüy dikilmesi anlamındadır.
Oysaki bu programın babası Mr. Hantington formülasyonu hazırlarken bunların atlandığını bilen ve bu programı uygulayan ABD’nin kendisini bu konuda denetleyecek ve eksikleri ilavelerle giderecek bir idari yapılanması vardı ama Fenerbahçe’nin böyle bir güncelleme ve eksik giderici yapısı olmadığı için zinde kalmakta bir takım zafiyetler yaşamaktadırlar ve başarı şansı azalmaktadır. Diğer taraftan münferit de olsa bir takım oluşumlar nasıl tehlikeli bir ortama sürüklenilmek istendiğini geç de olsa fark ettiler ve tavır almaya başladılar ve bu konuda trend böyle giderse mevcut Fenerbahçe yönetimi pes etmek zorunda kalacaktır.
İşte bu da Fenerbahçe’nin uzun vadede kazanımı olacaktır olmasına ama kısa ve orta vadede alınan bu darbelerin yaratacağı atalet ve edinilen düşmanlıklar nasıl temizlenecektir bu meçhul ve şu anda ki Fenerbahçe yönetimin umurunda da değil açıkçası.
1 yorum:
Yazılarınızın hastasıyım. Devamını bekliyorum. Bu fenerbehce denilen muz cumhuriyeti ve onun paralı kalemleri ile ilgili gerçekleri sizin gibi toplumun aydın kesiminden kişilerin yazıları sayesinde öğreniyoruz . Teşekkür ederiz.
Yorum Gönder