BAŞKA NERELERİ AÇIKSA HER DAİM TUTSUN
Dün akşam maçın bitimini takiben bir dosttan aldığım iletiyi hiç yorumsuz aşağıda aktarıyorum.
Sevgili hocam,
Adına maç denen rezalet yeni bitti. Fenerbahçe için değişen bir şey yok. Maç nasıl biterse bitsin, onlar şampiyon.. Ama sanırım, hakem grubu bu maçtan götürdü... Ne mi götürdü?? Prestij tabii. Türk hakemliği kazandı bu işten yani... Allah bu hakemlerin yolunu açık etsin. Ceplerini de etsin. Başka nereleri açıksa, oralarını da her daim açık tutsun...
Maç henüz bitti. Ama sanırım, Fenerbahçeli iki hayvanın iki hafta önce Beşiktaşlı futbolculara yaptıklarını Galatasaraylı futbolcular Fenerbahçeli bu iki hayvana yapmayacaklar.. Öyle görünüyor.. Hayvanları sahaya salan federasyon ve basın da herhalde kazançlı çıktı bu işten..
Üçüncüsü en vahimi... 1930'lu yıllarda Chicago'da çeteler ortalığı kasıp kavururken zorlu anlarda Chicago emniyetinin desteğinden yararlanırlardı. Mesela Al Capone, bir bulıuşmaya gittiğinde yanına genellikle koruma olarak Chicago emniyet müdürü Charles C. Healey'i alırdı.. İlginç değil mi, bu gün Nihat Özdemir'in yanında da bir emniyet müdürü vardı . Maç durmuş. Bir yandan Nihat Özdemir bir yandan da koruması Healey telefon talimatları yağdırıyorlar. Ve maç yeniden başladı. Hocam, spiker de söyledi, ondan duydum, emniyet müdürü Healey tedbirleri arttırmış ve maçı oynatacakmış... Oynattı da.. Ne kazandı oynatarak..? Tabii ki prestij... Emniyet müdürü maçı oynattı, oldu sonuçta...
Dayanamadım, kapattım televizyonu.. Yine aynı hindi tezahüratları yapan hayvanları izlemek geçmedi içimden... Yine sahte demeçler dinlemek istemedim. Yazık... Ali Koç'un deyimiyle "hırsızlık" ve "şerefsizlik" ile elde edilen şampiyonluk nereye kadar gider, diye geçirdim aklımdan... Eylül'e kadar, hocam.... Maalesef federasyon kuşatılmış, basın satın alınmış, rakipler terörize edilmiş, memleket dahilinde her türlü gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet ayyuka çıkmış olabilir. Hattâ bu işlerden çıkarı olan hakemler, basın ve emniyetçiler, şahsî menfaatlerini, Ali Koç'un deyimiyle "hırsız" ve "şerefsiz"lerin siyasi emelleriyle tevhid dahi edebilirler. Sporseverler, bu durumlardan dolayı harap ve bîtap düşmüş olabilirler. Ancak, ümmidini asla yitirme hocam... Eylül ayında işler düzelir. Eylül ayında düdüğü bunlar çalmaz, maçların devam edip etmemesi ile ilgili kararları bunlar vermez, bunların yaptıkları hayvanlıklara göz yumulmaz... İşte bu ahval ve şerait içinde Fenerbahçe, federasyon, basın ve emniyet teşkilatı hakettiği yeri bulur.... Hiç şüphen olmasın sevgili hocam... Güneş, her zaman doğduğu yerden ergeç yine doğar.
Adına maç denen rezalet yeni bitti. Fenerbahçe için değişen bir şey yok. Maç nasıl biterse bitsin, onlar şampiyon.. Ama sanırım, hakem grubu bu maçtan götürdü... Ne mi götürdü?? Prestij tabii. Türk hakemliği kazandı bu işten yani... Allah bu hakemlerin yolunu açık etsin. Ceplerini de etsin. Başka nereleri açıksa, oralarını da her daim açık tutsun...
Maç henüz bitti. Ama sanırım, Fenerbahçeli iki hayvanın iki hafta önce Beşiktaşlı futbolculara yaptıklarını Galatasaraylı futbolcular Fenerbahçeli bu iki hayvana yapmayacaklar.. Öyle görünüyor.. Hayvanları sahaya salan federasyon ve basın da herhalde kazançlı çıktı bu işten..
Üçüncüsü en vahimi... 1930'lu yıllarda Chicago'da çeteler ortalığı kasıp kavururken zorlu anlarda Chicago emniyetinin desteğinden yararlanırlardı. Mesela Al Capone, bir bulıuşmaya gittiğinde yanına genellikle koruma olarak Chicago emniyet müdürü Charles C. Healey'i alırdı.. İlginç değil mi, bu gün Nihat Özdemir'in yanında da bir emniyet müdürü vardı . Maç durmuş. Bir yandan Nihat Özdemir bir yandan da koruması Healey telefon talimatları yağdırıyorlar. Ve maç yeniden başladı. Hocam, spiker de söyledi, ondan duydum, emniyet müdürü Healey tedbirleri arttırmış ve maçı oynatacakmış... Oynattı da.. Ne kazandı oynatarak..? Tabii ki prestij... Emniyet müdürü maçı oynattı, oldu sonuçta...
Dayanamadım, kapattım televizyonu.. Yine aynı hindi tezahüratları yapan hayvanları izlemek geçmedi içimden... Yine sahte demeçler dinlemek istemedim. Yazık... Ali Koç'un deyimiyle "hırsızlık" ve "şerefsizlik" ile elde edilen şampiyonluk nereye kadar gider, diye geçirdim aklımdan... Eylül'e kadar, hocam.... Maalesef federasyon kuşatılmış, basın satın alınmış, rakipler terörize edilmiş, memleket dahilinde her türlü gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet ayyuka çıkmış olabilir. Hattâ bu işlerden çıkarı olan hakemler, basın ve emniyetçiler, şahsî menfaatlerini, Ali Koç'un deyimiyle "hırsız" ve "şerefsiz"lerin siyasi emelleriyle tevhid dahi edebilirler. Sporseverler, bu durumlardan dolayı harap ve bîtap düşmüş olabilirler. Ancak, ümmidini asla yitirme hocam... Eylül ayında işler düzelir. Eylül ayında düdüğü bunlar çalmaz, maçların devam edip etmemesi ile ilgili kararları bunlar vermez, bunların yaptıkları hayvanlıklara göz yumulmaz... İşte bu ahval ve şerait içinde Fenerbahçe, federasyon, basın ve emniyet teşkilatı hakettiği yeri bulur.... Hiç şüphen olmasın sevgili hocam... Güneş, her zaman doğduğu yerden ergeç yine doğar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder