İşin gerçekleştirilme
aşamalarında da bu meslek erbaplarının yapabilecekleri sınırlı olmayıp,
akıllara ziyan, şeytana pabucunu ters giydirecek uygulamalara sahne olur yine
bu faaliyet alanı. Mesafe tutanakları mı dersiniz, yeni birim fiyat zabıtları
mı dersiniz, özellikle yaratılan yıllara sarih işlerde oluşan fiyat farkları mı
dersiniz, ne derseniz deyin ama mutlaka kadayıfın altı da üstü de kaymaklı hale
getirilir.”
Fenerbahçe Yönetiminin 3 Temmuz 2012 den bu yana; bir istifa
ettiğini açıklayan, bir görevinin başında olduğunu beyan eden, kah CAS
davasının namusları olduğunu kah CAS taki davayı geri çekerek, bir taraftan
fairplay deyip bir taraftan her türlü melanet çevirerek yaptığı manevralarla
başta kendi tarafları olmak üzere ortalığı geren Müteahhit Nihat Özdemir; ne
diyor ortalığın savaş meydanına döndüğü Fenerbahçe-Galatasaray maçından sonra; “Rakip takım futbolcuları, sahanın ortasında şampiyonluk sevinci
yaşarken Fenerbahçe taraftarı, ’Bu taraftar sizinle gurur duyuyor’ diyerek
takımımızı tribünlere çağırdı, alkışladı…
Sporcularımız ve
hocamız rakip takımı tebrik ederken, hafta boyunca planlanan, maçtan önce, maç
sırasında ve maç sonunda devam eden tüm bu barış, destek hissiyatının tam
aksine belki çok ufak bir kıvılcım sonucunda ortaya çıkan hiç istemediğimiz,
üzücü olaylarla karşı karşıya kaldık.”
Şimdi yaşanan olaylar tüm izleyenlerin gözü önünde oldu; bu
yönetici çıksa dese ki, ne yazık ki istenmeyen ve kontrol edilemeyen olaylar
yaşandı, bundan ötürü üzüntülüyüz, ancak orada olaylara karışan yaklaşık 500
kişi ya vardır ya yoktur, stada gelen yaklaşık 50.000 kişi içinde yaklaşık % 1
lik bir bölümü teşkil eden bu serseriler Fenerbahçe taraftarı olamaz ya da ne
yazık ki aramızdan bu kadar serseri çıktı, bu oranda serseri her takım
taraftarı arasından çıkabilir dese, belki konu asayiş dışında bu kadar
alevlenmeyecek, büyümeyecekti. Ama ne yaptı, müteahhitlik geleneğinden gelen
alışkanlığı ile bu müteahhit beyefendi, Galatasaray seyircimizi provoke etti,
polis durup dururken seyircimize saldırdı, Galatasaraylı futbolcu Yekta
Kurtuluş elindeki bayrağı sahamıza dikecekti vs. vs. gibi çokta anlamı olmayan
bir dolu laf edip, bu sahada sadece kupa bizim tarafımızdan alınabilir gibi
aptal sepet bir noktaya konuyu getirip, sahanın göle çevrilmesi, ışıkların
kapatılması, soyunma odalarına girip Galatasaraylı futbolculara saldırma gibi
yaşananları görmezden gelmemizi istedi. Futbol dünyamız; yok en önemli rakibi
olduğu için Galatasaray Fenerbahçe sahasının 5-6 maç kapanmasını planlayarak bu
olayları çıkardı demeye kadar getirilen bu heyezan durumuna artık, tıp ta çare
bulamaz diyorum. Böylesi bir yaklaşım, davranış, değerlendirme, sonuçlandırma
ve kabullenme içinde; ahlak ve etik, fairplay kuralları ve en önemlisi de
Türkiye Futbol Federasyon’u kararları ayaklar altına alınmış, çiğnenmiş ne gam,
kimin umurunda FENERBAHÇE CUMHURİYETİ ne bir şey gelmesin, yeter.
Ama dedik ya, müteahhitlik eyler iken edinip te
kullandıkları, kafa-kol, ayarlama ya da yuvarlamalarla; “mezkur meslek
erbaplarının en mahir, en yetenekli, ellerinin-kollarının en uzun olduğu, en
cesur, en korkusuz temsilcilerinin yine en iyi becerebildiği konu ise, insanı
hayrete düşürecek ölçüde, devletin yetkili ve ilgili kurumlarının ihalelerini
kimlerin kazanacaklarını, ağırlıklı olarak ihale gününden bir ya da birkaç gün
önceden tespit edebilmeleridir. Bu uğurda gerekli olan her türlü; organizasyon,
örgütlenme ve mobilize olma hak ve yetkisi kendilerinden menkul olup,
düzenlenen seferberlik adına gerekli atış ve ateş gücüne bağlı olarak ta başarı
liginde sıralanmaktadırlar. Hele ihalesi yapılan bu taahhüt konusu işler
sözleşme sonrası bir de avans bahşediyorsa kazananlarına siz seyreyleyin
çümbüşü, bu uğurda elden, ayaktan, cüzdandan ve kabzadan hiçbir şey eksik
edilmez, ama illaki de karar vericiler kutlamaların asıl oğlanıdırlar.”
(yazımın 1. bölümü) gereği ve mucibince; konumuzun bu bölümünde de; Türkiye
Futbol Federasyonu, Merkez Hakem komitesi, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu,
Tahkim kurulu ve de özellikle Medya üzerinde, müteahhitlikte edindikleri
becerileri uygulayarak başarıya ulaşmaktadırlar; herhalde.
Konunun cılkını çıkarmak için elinden geleni yapan medya
tutturmuş bir; “KADIKÖY atmosferinde bacağı titreyen bir futbolcular” masalı
gidiyor, anlamak mümkün değil büyük bir çoğunluğu futbolcu eskisi, eğitimsiz
oldukları bir kesinde ilaveten öğretimleri de “mahalle mektebi” düzeyini aşamamış
ama adamları bir dinle abuk subuk mimiklerine ilaveten kasım kasım kasınarak;
“fobi”, “korku” ile “büyük baskı altında insan davranışları” üzerine doktora
yapmış adam edasıyla ve her biri sosyal psikolojinin üstad-ı keremi rollerinde,
inanılmaz ve ne yazık ki katlanılmaz durum. (konunun öğretim ve eğitim tarafını
tamamlamış ya da haddini bilen futbolcu eskilerini çok az olsalar da saygıyla
tenzih ediyorum) Yahu Allahaşkına; Fenerbahçe’nin gecekondu stadına gelene
kadar bu adamların nerede ise tamamı; Wembley, Elland Road, Maracana, Nou Camp,
Santiago Bernabeu, Giuseppe Meazza, Roma olimpiyat Stadı, Stade de France gibi
stadlarda oynamışlar ayakları titrememiş, Manchester United FC, FC Bayern
Münich, Liverpool FC, Real Madrit, Milan FC, Roma FC, Paris Saint Germain FC,
Barcelona FC, Atletico Madrit gibi dünya çapında takımlarda ya da onlara karşı
futbol oynamışlar ayakları titrememiş ama gelmişler Fenerbahçe’ye karşı
ayakları titremiş, “tuzlayayım da kokmayasınız”. Hani bu işkembeyi kübradan
atışlarını evlerinde çoluk-çocuk otururken yapsalar kendi ailelerinden
başkasına zarar vermeyecekler ama bunlar eğitim-öğretim seviyesi yeterince
yüksek olmayan milletimize 7 gün 10 saat esası ve ulusal çapta yayın yapan
yaklaşık 50 TV kanalında sınırsız ve fütursuzca hitap edince ortalık karışıyor,
tüm hafta boyunca yani maçın ikincisine kadar sürmek kaydı ile tüm
kahvehanelerde, ofislerde, fabrikalarda ve restoranlarda; “yandı gülüm keten
helva”. Kaybolan işe mi yanarsın yoksa gereksiz sinirlenmeler neticesinde
kırılan kalplere mi yanarsın, gereksiz kavga ve küfürleşmelere mi yanarsın,
artık gel de karar ver.
Tabii hiçbir tarafın işine gelmiyor, Fenerbahçe’nim Ali
menfaatlerine dokunulacak korku ve telaşı ile; hemen bu palavra devreye
giriyor, kimse bunlara “buldunuz köpeksiz köyü geziyorsunuz değneksiz”
diyemiyor, gazeteci iseniz gazeteden atılmanıza sebep olurlar, TV yorumcusu
iseniz sizi de attırırlar, gerçi artık TV lerde yorum yapabilmek için
Fenerbahçe akreditasyonunuz yoksa zaten size iş te yoktur ya, daha da dikseniz
kimliği meçhul kişilerden kurşun da yiyebilirsiniz, yaratılan bu korku
ortamında kimse diyemiyor tabii ki 03.04.1989 tarihinden itibaren, maalesef
Fenerbahçe dışındaki maalesef başta Galatasaray olmak üzere tüm kulüplerinde
inandığı ya da inanmak zorunda kaldığı, Türkiye futbolunu 25.07.1997 tarihine
kadar yöneten, Fenerbahçeliliğinin kararttığı gözlerle yarattığı hakem taifesi
ile yaklaşık 15 yıldır başta Galatasaray olmak üzere rakip olabilecek her
takımın dize getirilişini hazırlayan Şenez Erzik’ten kimse bu yönüyle
bahsetmiyor, yahu bu adamın bulup çıkardığı ve hakemlik eden bu kişileri
incelemek kimsenin de işine gelmiyor. Ve ne yazık ki bu taraflı, memur
zihniyetli, çabuk etki altında kalan taife hakem çocuğu hakem Oğuz Sarvan ile
başlayan Ali Aydın gibi gözü kara yüzlerce kişiye ulaşmış ve Fenerbahçe’nin tüm
rakiplerini sindirmiş, kimin umurunda, sonra çıkacaksın ortaya Galatasaray
Fenerbahçe’yi 15 yıldır yenemiyor diyeceksin ve buna da bahane Galatasaraylı
futbolcuların dizleri titriyor, yok bu saha da büyü var gibi sadece köşe
başlarını tutmuş bu zevatın inandığı ve bizim de inanmamızı isteyeceksin,
güldürmeyin bizi… “Yalan ne kadar büyükse inanan o kadar çok olur” demişti ya
propagandanın profesörü Faşist Goebbels ama bunlar bu durumu daha da geliştirip
daha veciz hale getirerek "bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız
insanlar ona o kadar fazla inanırlar” ordinaryüslüklerini ilan etmişlerdir.
Şenez bey ile ilgili Fenerbahçe maçı öncesi başarılar dilemek için aradığı
hakem konusunu daha sonra yazmak üzere ayrı tutuyorum.
Sonuçta; Müteahhitler Türkiye Futbolunun organize işlerini
ayarlamaya uyarlamaya devam ediyorlar. Hayırlı olsun.